Sayfalar

19 Aralık 2012 Çarşamba

Hobbit


Kitabın Yazarı: John Ronald Reuel Tolkien

Yayınevi: İthaki Yayınları

Sayfa sayısı: 425

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Yüzüklerin Efendisi üçlemesini sadece sinemada izlemiştim ve sonradan kitabını okumak çekici gelmediği için, izlediğimle kalmıştım. Hobbit için aynı şeyi yaşamak istemediğimden film vizyona girmeden 1 hafta önce başladım okumaya. Bu hafta sonuna da filmine gitmeyi planlıyorum, bir aksilik çıkmazsa inşallah.. Bu aralar çocuklar, ben, eşim aile boyu hastalık geçiriyoruz. Geçen haftasonu 1 hasta eş, 1 anne, artı iki çocuk bakımı ile zaten ben de çok iyi değildim, kabus gibi bir hafta sonu geçirdim. Neyse biz önümüzdeki güzel günlere bakalım. Şu anda şikayetlerimin önemli bir kısmı geçti.. Kan sonucu, artı alerji testlerinden de umarım bir şey çıkmaz.. 3-4 yerden vücut patlak verince insan kendisini kötü hissediyor.. Sağlığa şükretmek için hasta olmayı beklememek gerekiyor :(.. Kitaptan nerelere geçtim bakar mısınız :)

Aslında kitapla ilgili çok da anlatacak bir şeyim yok. Ben bu türü okumaktan çok izlemeyi sevdiğimi anlamış bulunuyorum. Hobbit, cüceler, canavarlar, örümcekler, yemyeşil orta dünya ... Peter Jackson çeksin ben izleyim, böylesi daha iyi :).

5 Aralık 2012 Çarşamba

Yüzyıllık Yalnızlık





Kitabın Yazarı: Gabriel Garcia Marquez

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa sayısı: 461

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Ne yazık, bu kitabı bir aydan daha uzun bir sürede bitirebildim. Kışın maalesef akşamları televizyonun esiri oluyoruz. Kitaplarımı bu kadar uzun sürede okuduğum zaman üzülüyorum ama bir şekilde engel olamıyorum bu duruma. Kitaba gelirsek, kitap Buendia ailesinin yüz yıllık tarihini anlatıyor. Bu tarihte neler yok ki, aile içi ensest ilişkilerden doğan domuz kuyruklu çocuklar mı dersiniz, insanların uçarak gökyüzünde kaybolması mı dersiniz, ölen insanların yine aynı evde dolaşması mı dersiniz, yoksa etrafında sarı kelebek bulutuyla dolaşan kişi mi dersiniz? Her satırında bir merak, bir heyecanla , başlarda tüm erkek çocukların isminin Aureliano ya da Arcadio olmasının verdiği tedirginlik biraz karmaşaya yol açsa da, kitapta ilerledikçe artık kimin kim olduğunu kitabın başında çizilmiş soy ağacına bakmadan anlayıp ilerleyebiliyorsunuz. Fakat bu kitap aralara es vermeden okunacak bir kitap, benim gibi uzun bir süreye yayarak okunmamalı.. Mutlaka okunmalı bu şaheser..

"Az konuşan, suskun biri olan ve evi sarsan yeni canlılığa duyarsız kalan Aureliano Buendia, yaşlılığının iyi geçmesi için yalnızlıkla yıldızını barıştırmak gerektiğine inanıyordu." (s.227)

"Çocuklarına aşılamaya çalıştığı ve kendi uyguladığı yöntem, kişinin vicdanı rahatsa, yorgunluktan tükeninceye dek yemek yiyebilir ilkesine dayanıyordu. " (s.287)

"Bir dakikalık uzlaşma, ömür boyu arkadaşlıktan daha değerlidir." (s.315)

"..., nerede olurlarsa olsunlar geçmişin bir yalan olduğunu, anıların dönüşü bulunmadığını, geçip giden hiçbir baharın yeniden ele geçirilemeyeceğini, aşkların en çılgınca ve en vazgeçilmez olanının ömrün sonundaki bir anlık gerçek olduğunu akıllarından çıkarmamalarını öğütlemeye başladı." (s.445)

30 Ekim 2012 Salı

Kapı




Kitabın Yazarı: Magda Szabo

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Sayfa sayısı: 260

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku


Bu kitap neden bu kadar süründü, cevabım belirsiz. Belki özümseyerek okumak istedim, belki elime almak istemediğim zamanlar oldu. Çok kısa bir kitap evet ama olmadı işte, ancak bayramda bitirebildim. Baş kahraman Emerenc'i okurken sıkıldım mı? Hayır. Onun tuhaflıklarına kızdım mı? Evet. Emerenc'i sevdim mi? Evet hem de çok. Bu kitap okunmalı mı? Kesinlikle, farklı bir deneyim yaşamak istiyorsanız.. Altını çizmek istediğim bir çok yeri olmasına karşın sadece tek cümle yazmışım not kağıdıma.. Emerenc'i en iyi anlatan cümle belki de..

"Kim yalnız değil ki? Bilmek isterdim doğrusu. Hatta biriyle birlikte yaşayanlar bile yalnız, sadece yalnız olduklarının bilincinde değiller, o kadar!" (s.97)

8 Ekim 2012 Pazartesi

Ateşböceği Yolu




Kitabın Yazarı: Kristin Hannah

Yayınevi: Pegasus Yayıncılık

Sayfa sayısı: 624

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Tully ve Kate'in hikayesi bu. 13-14 yaşlarında başlayan bir arkadaşlığın hikayesi. Geçen süre boyunca bir çok iniş-çıkış, çatışma yaşansa da her zaman kaldıkları yerden devam etmenin bir yolunu bulan bir arkadaşlık. Tully ailesiz olmanın eksikliğini iş hayatında, kariyerinde aradı.. Fakat hiç bir zaman tam olarak mutlu olamadı.. Kate de kendisini ailesine adadı, kariyerinden vazgeçti.. O da hiç bir zaman tam olarak mutlu olamadı. Her ikisi de hayatlarında bir şeylerin eksikliğini sürekli yaşadılar. En sonunda aradaki ipleri koparan bir olay oldu, uzun bir süre her biri kendi köşesine çekildi.. Ta ki acı haberi öğrenene kadar.. Bundan sonrasında zaten göz yaşlarınıza hakim olamıyorsunuz.. Hele ki anneniz de bu süreçlerden geçiyorsa..

"Kate bu duyguyu biliyordu: çocukların büyümesini, kocanın işe gitmesini seyredip hayatın sana kalan o küçücük kısmında ne yapacağını bilememenin ne kadar korkunç olduğunun farkındaydı." (s.364)

"Eğer paylaşabileceğin biri yoksa başarılı olmanın ne anlamı var ki?" (s.389)

"Kate kızıyla bir kavga daha yapabilmek için her şeyini verirdi çünkü aslında bu kavgalar zamanları olduğunu gösteriyordu." (s.591)

19 Eylül 2012 Çarşamba

Firmin




Kitabın Yazarı: Sam Savage

Yayınevi: Özgür Yayınları

Sayfa sayısı: 155

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Kitabı anlatacak en güzel cümle sanırım "Çok ilginçti" olur. Kahramanımız Firmin isimli bir fare, kendi hayat hikayesini anlatıyor, aslında başarabilse kelimelere dökecek ama maalesef başaramıyor. Hayata gözlerini Scollay Meydanında yer alan büyük bir kitapçıda açıyor. Uzun bir süre buradaki kitaplarla haşır neşir oluyor, hepsini okuyor, evet okumayı söküyor :). Zamanla dışarıda yeni yerler keşfediyor, fakat gazete okurken bulunduğu meydanın büyük bir yıkımla yeniden inşa edileceğini öğreniyor. Bu duruma en çok üzülenlerden birisi de kitabevinin sahibi oluyor. Firmin'in en büyük üzüntüsü ise insanlara kendini anlatamaması. Bunun için ne kadar çabalasa da nafile, bir sonuca ulaşamıyor. Sonunda kendine bir ev buluyor, ev sahibi arkadaşıyla da anlaşıyormuş gibi görünüyor. Fakat bu durumun da sonlanması onda büyük yıkıma yol açıyor. Bir farenin ağzından bir kitap ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi diye düşünüyorum. Değişik bir deneyim yaşamak isteyenlere öneririm.

"Bu yüzden Pembroke'de alışveriş yapmak biraz da kitap okumaya benziyordu. Bir sonraki sayfada - rafta, yığında veya kutuda - karşınıza ne çıkacağını bilmiyordunuz ve bu da kitap almanın zevklerinden biriydi."

"Herkesin iki işi vardır Firmin, gece işi ve gündüz işi, çünkü herkesin iki yönü vardır, karanlık ve aydınlık. Senin, onların, benim. Kimse bundan kaçamaz." (s.152)

"Jerry, eğer hayatını tekrar yaşamak istemiyorsan, hayatın boşa geçmiş demektir derdi.  Bilmiyorum. Her ne kadar bu hayatı tekrar yaşadığım için kendimi şanslı hissetsem de iki kere bu kadar şanslı olmak istemezdim." (s.155)

10 Eylül 2012 Pazartesi

Evrenin Ötesi



Kitabın Yazarı: Beth Revis

Yayınevi: Olimpos Yayınları

Sayfa sayısı: 408

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Kitabı okurken eğlendim mi evet eğlendim, edebi yönü yüksek bir kitap mıydı hayır değildi. Kitabın konusunu kapak yazısından kopyalıyorum.

Geriye sayım tamamlandı! Godspeed kalkışa hazır! Zamanın ve evrenin ötesinde bir aşk. Sırlar, cinayetler ve yalanlar üzerine kurulu dev bir uzay gemisi. Amerikan gençliği yeni bir heyecan fırtınasına kapıldı: Evrenin Ötesi. İki hafta içinde The New York Times Bestseller listesindeki yerine oturan roman, zamane kitaplarına hiç benzemiyor... Apaçık bu zamanın dışından! Amazon.comda Ocak 2011in Kitabı olarak tanıtılan Evrenin Ötesi, serinin ilk romanı. Hayatınızda okuyacağınız en iyi ilk bölüm olacağını iddia ettiğimiz ilk bölüme www.olimposyayinları.com adresinden ulaşabilirsiniz. Amynin genetik uzmanı annesi ve savaş analizi uzmanı babası yeni bir gezegende insanlığın ilk tohumlarını atmak ve yaşam şartlarını uygun hale getirebilmek üzere Finansal Kaynak Borsası tarafından işe alınır. Yeni gezegene varmak 300 yıl süreceği ve Amy sadece on yedi yaşında olduğu için özel bir izin ile o da bu yolculukta ailesine katılır. Kendilerinin de aralarında bulunduğu 100 kişilik bilim insanı ve savaş uzmanı dondurularak geminin kargo bölümüne 300 yıl sonra yeni gezegene iniş yapıldığında uyandırılmak üzere yerleştirilir. Ama yüzlerce yıl sürecek olan bu yolculuk için evet demeden önce Amynin 50 yıl erken uyandırılacağından haberi yoktu... Üstelik kendi kurallarıyla yaşayan cesur yeni bir dünyaya gözlerini açmayı hiç ummamıştı. Amy uyandırılışının bir teknik arıza olmadığını anladığı andan itibaren onun neredeyse ölümüne sebep olan kişiyi bulmak için zamana karşı bir yarışa girer. Çünkü donma haznesinin fişi çekilmiştir ve şüpheliler listesindeki isimler ise sadece birkaç bin kişilik gemi sakinlerine aittir. Gemide birisi donma haznelerinin fişlerini çekip kaçıyor ve vaktinde çözüldükleri farkedilmeyen kurbanlar dondurucu sıvıda boğuluyor. Eğer Amy hemen bir şeyler yapmazsa ailesi bir sonraki kurbanlar olabilir. Ama şüpheli listesindeki isimlerden biri Amy için farklı anlamlar ifade ediyor: genç, asi ve zeki Çırak, geminin gelecekteki lideri ve hazırlıksız yakalandığı bir aşk. Kurnazca örülmüş bir gerilimtutkuyla beğenilerek okunacak. The Publishers Weekly Unutulamayacak bir açılış sahnesiyle uzay yolculuğu, sırlar, cinayet ve Realpolitik hakkındaki bu sürükleyici gerilim kalkışa geçiyor. Kirkus Kısmen bilim-kurgu, kısmen distopik, ve tamamen göz kamaştırıcı olan ürkütücü ve tadına doyulmaz klostrofobik bir şaheser. Kiersten White Paranormalcy New York Times Bestseller

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Yedinci Gün Kitap Çekilişi


Kültürelf favori listeme almış olduğum bu kitabı hediye edince blogumda da ilk kitap çekilişi duyurumu yapmış oldum. Çekilişe katılmak istiyorsanız TIK TIK..  

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Sen Dünyaya Gelmeden



Kitabın Yazarı: Margaret Mazzantini

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa sayısı: 596

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Bu kitabı okumalısınız. Akıcı dili, sürükleyici hikayesi, konusu her şeyiyle muhteşem bir kitap. Kapağı belki itici gelebilir ama beni çeken de aksine kapağı olmuştu. Muhteşem bir aşk hikayesi, ve bir o kadar kötü savaş hikayesi.. Anne olamamanın ne demek olduğunu size yaşatan, çok farklı bir kitap. Gemma seni unutmayacağım :( Bazı okurlar Gemma'yı sevmemiş ama ben sanırım onu anladım :).

"Dünya bana her şeye tokmuş gibi geliyordu. Aşklar da öyleydi, özleme bulanmış ama hızla tükenen bir şeydi. Ona inanmak salakçaydı." (s.77)

"Acı çekmemek için biraz aptal olmak lazım." (s.174)

"Bir çocuk evlat edindiğin doğru değil. Sen dünyanın acısını evlat ediniyorsun. O, beceriksizliğinin turnusol kağıdı oluyor." (s.197)

"Sadece sevdiin şeyi öğren,Gemma, gerisini başkalarına bırak, kendini bunaltma." (s.242)

27 Temmuz 2012 Cuma

Memleket Hikayeleri




Kitabın Yazarı: Ayfer Tunç

Yayınevi: İletişim

Sayfa sayısı: 278








Nereden kaça aldım?: Ödünç verilen bir kitap
Aslında "Sen Dünyaya Gelmeden" kitabımı okurken ve çok da iyi giderken, gökten bu kitap düştü :). Cumaya kadar okuma süresi verildi. Çünkü kitap Cuma günü İstanbul'a gidecekmiş :) Ben de yetiştiremem verme dedim ama yine de yetiştiremezsem götürmeyecekti.. Sonuç olarak süper bir azimle ve hızla okuduğum bu kitaptan her Ayfer Tunç okumamda aldığım zevki aldım. İçlerinde kısa kısa öyküler var, acaba diyorsunuz okurken bunlar gerçek hikayeler mi.. Çünkü o kadar sıcak ve gerçekçi ki, inanmak istiyorsunuz oradaki karakterlerle bütünleşiyorsunuz.. Tam da Adapazarı'na giderken bu kitap çok iyi geldi. İçinde Adapazarı yani Ada ile (kitapta böyle geçiyor) ilgili çok hikaye var. En başta da İstanbul'u anlatıyor biraz ama yazar eski İstanbul'u eskiliğine rağmen , Haliç'i de eski pisliğine rağmen daha çok seviyor sanki. Diğer foto ise akşam okumalarımdan .. Buz gibi bir kola bu sefer kahvemin yerini aldı, yanında fındık-fıstık ile önerilir :)

Altını çizdiğim bir cümle ;

"Bağsızlığın bir çeşit özgürlük olup olmadığını tartışıyorlar. Bağlılığın güven duygusuyla ilgisi var, bağlanmak biraz da güvenmek demek. Güven insana iyi gelen bir his. Öte yandan bağlılık özgürlüğün de ayaklarını bağlayan bir his." (s.73)


20 Temmuz 2012 Cuma

Hediye Kitap



Kitap Kurdu'ndan yandaki kitabı çekilişle kazandım. On8 yayınlarının armağanı olan bu kitabı bizimle buluşturduğu için Canan'a bir kez de buradan teşekkür ederim.

Bizim Cafenin Kızları



Kitabın Yazarı: Laura Schaefer

Yayınevi: Epsilon

Sayfa sayısı: 231

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Tam bir gençlik romanıymış, bilmiyordum. Bilsem almazdım herhalde. Konusu ilgimi çektiği için almıştım. Öyle okudum ve geçtim. Ama kızların kafeyi kapatmamak için aldıkları aksiyon listesinde gerçekten işe yarar şeyler var. İleride bir kafem veya benzeri bir yerim olursa mutlaka tekrar döneceğim bu kitaba :).Çayla ilgili de güzel bilgiler var, aralara serpiştirilmiş. Güzel çizimler var yine her bölüm arası. Gençler bu kitabı okuyabilirsiniz :).. 

Bizim Kafenin Kızları
Neden umursadığımız şeyler değişmek zorunda?
Hayatın her döneminde, değişim, yaşanması gereken bir durumdur ama kimi zaman insan alıştıklarından da vazgeçmek istemez. Annie Green için de vazgeçmek zor olur. İlk bakışta, çocukluğundan, arkadaşlarından, yerel bir işletme olan anneannesinin kafesinden vazgeçiş gibi görünen ama aslında sadece değişimin bir parçası olan farklılıkları kabul etmesi süreci onun için de sancılı geçer.
Büyüdüğünü, insanların büyüdükçe ideallerinin değiştiğini, arkadaşların ya da dostların her daim bir arada olamayacakları, yeni dünya düzeninde büyük balığın küçük balığı sık sık yuttuğunu kabullenmesi Çocukluk arkadaşlarıyla çaya hayran bir şekilde yetişen Annie, bütün çıkmazlarını ortaya dökerek kafesi ve geleneksel çay günleri için kızları bir arada tutmayı başarır.

En Mükemmel Çay - Annie Green Tarifi

Su kaynatın ama çok uzun süre kaynamasın.
Su kaynadıktan sonra bir süre bekletin.
Dolu dolu bir yemek kaşığı kadar en sevdiğiniz çay yapraklarını çaydanlığa koyarak üzerine kaynattığınız suyu dökün.
Yaprakların açılması ve demlenmesi için üç dakika bekleyin.
Demlenen çayı önceden ısıttığınız ve en sevdiğiniz kupaya doldurun.
Yudumlayın ve gülümseyin.


İmparator Shen-Nung, çayı, Çinde tesadüfen M.Ö. 2737de buldu. M.S. 800de çay, Budist rahipler tarafından Japonyaya getirilmeden binlerce yıl önce Çinin ulusal içeceğiydi. İnsanlar sonraki beş yüz yıl boyunca çayı ilaç olarak kullandılar. Japonya çay seremonileri oluşturuldu ve bu seremoniler bir sanat çeşidi olarak görüldü. Japonlar sadece yeşil çayları kullandılar ve insanların dizleri üzerinde girdikleri özel çay odaları yaptılar. Ayrıca meditasyona ve düşünmeye yardımcı olması için de çayı kullandılar; çay, dinlerinin bir parçası haline geldi. Arkadaşlar arası çay içeren her buluşmanın çok özel olduğuna inandılar çünkü o günün koşulları bir daha asla tekrarlanmayacaktı.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Oku&Oku'dan Yeni Kitaplar


Evet bu sefer biraz(cık) abarttım. Elimdeki favoriler listemi eriteyim derken olan kredi kartı'na oldu :) Okunacak kitap sayım arttı. Kütüphaneme katmak istediğim kitap sayısında kayda değer bir değişiklik olmadı.:P. Ama tüm bunlar beni üzdü mü! Tabii ki hayır :) Hemen elimdeki diğer kitapları da katarak kalabalık bir kura listesi oluşturdum. 

Tataa şansıma "Bizim Kafenin Kızları" çıktı.. 


12 Temmuz 2012 Perşembe

Gözlerini Sımsıkı Kapat



Kitabın Yazarı: John Verdon

Yayınevi: Koridor

Sayfa sayısı: 566

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Akşam çocukları 20:30'da yatırma ritüelinden sonra benim için hayat duruyor yo yo başlıyor :) Hemen kahvemi yapıyorum ve püfür püfür esen küçük mutfak balkonumuza kuruluyorum. Bir o yana bir bu yana döne döne, tutulunca şöyle bir turlayıp yeniden oturarak okumaya devam ediyorum. Kışın böyle bir zevkim olamıyor maalesef, içerilere tıkılıyoruz ve televizyon da açık olunca  dizilere sarıyorum haliyle. Ben TV karşısında kitap okuyamayanlardanım :). Ben balkonda kahve-kitap keyfi yaparken, eşim de içerde kola -TV keyfi yapıyor :)) Bu kitap da yukarıda bahsettiğim akşam ritüellerim sayesinde kalın olmasına rağmen kısa bir sürede bitti. Tabi bu süre bana göre kısa :) Kitaba gelirsek, aslında kitap John Verdon'ın ikinci kitabıymış fakat benim için ilkti. Kitap resmen bir bulmaca, eski polis emeklisi Gurney kesik başlı gelin cinayetini çözmeye çalışıyor. Katilin kim olduğu belliymiş gibi görünse de her şey tam bir muamma. Olaylar kitabın ortalarına doğru daha bir hareketleniyor sizi de haliyle büyük bir merak sarıyor.. Neredeyse imkansızmış gibi görünen belirsizlikleri bir anda hatta olmaması gereken bir yerde çözüveriyor. :) 

10 Temmuz 2012 Salı

Tepe Prime D&R

Pazar günü çocukları babaannelerine satıp Tepe Prime'a gittik. Asıl amacımız kesinlikle yan taraftaki fotolarda gördükleriniz değildi. Yemek yiyip dönecektik. D&R'a gidelim de büyük fıstığa sürpriz hediye alalım dedik. Kendime 2 adet dergi aldım, Eylül'e Tübitak'ın kitaplarından bir kitap seçtik vee tataa ortada bir stand'da Can Yayınları'nın indirimli kitapları bana bakıyor. Şöyle bir bakayım dedim ve gördüğünüz gibi dayanamayıp kollarım dolu bir vaziyette kasaya doğru ilerledik. Paulo Coelho'nun kitaplarını okumak istiyordum fakat aklımdan geçenler bunlar değildi :) Olsun fazla kitap göz çıkarmaz.. Bu kitapları bir de Cuma günü OKU&OKU'dan istediğim 15 adet kitap siparişinin üstüne aldım. Yani anlayacağınız bu aralar ben kitaba doydum. Bu arada hoşuma giden bir şeyi de paylaşmak istiyorum. D&R'da kasada çalışan çocuk bir taraftan fiş kesiyor bir taraftan da önüne açmış olduğu kitabı okuyordu. Kendisiyle işim bitince kitabını eline alıp okumaya devam etti, yüzünde büyük bir huzur ve hafif bir tebessüm vardı. Kendi kendime ne kadar güzel bir iş, ne kadar şanslı dedim..

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Kuyucaklı Yusuf



Kitabın Yazarı: Sabahattin Ali

Yayınevi: YKY

Sayfa sayısı: 215

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Sabahattin Ali'nin kitaplarını her elime alıp sayfalarını çevirdiğimde şaşırıyorum. Kitapların kapağı beni çok etkiliyor sanırım, yeşil renkte, yazarın portresinin olduğu bir kitap kapağı bana çok soğuk geliyor. Oysa içinde yazılanlar o kadar samimi ki.. Sabahattin Ali insanın iç dünyasının tasvirini çok iyi yapıyor, duygularını, gel-git'lerini harika anlatıyor. Siz yaşıyorsunuz sanki o aşkı, siz yaşıyorsunuz sanki o hayal kırıklığını, sevinci.. Acaba ne olacak diye sayfaları çevirirken kendi sonunuzu merak ediyorsunuz sanki.. Umarım diğer romanlarını da okuma fırsatım olur.

Kitap adından da anlaşılacağı gibi Kuyucaklı, annesi-babası gözünün önünde öldürülmüş Yusuf'un hikayesini anlatıyor. Yusuf'a üzülen kaymakam yanına alıyor ve Yusuf bu ailenin bir ferdi oluyor. Olaylar 1906 yıllarında geçiyor, o zamanı yaşıyorsunuz, Şakir'e sinirleniyor, Muazzez'e üzülüyor, Şahinde Hanım'a diş biliyor, Yusuf'a hadi be Yusuf diyorsunuz... Sonu oldukça hüzünlü ama her hikaye mutlu sonla bitmiyor ne yazık ki..

27 Haziran 2012 Çarşamba

Sufle



Kitabın Yazarı: Aslı E. Perker

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa sayısı: 306

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Aslı Perker'i ilk defa tv'de mutfağında bir taraftan yemek yapıp diğer taraftan röportaj verirken tanıdım. Kitabının tanıtımı için çok uygun bir ortam olduğunu kitap bittikten sonra daha iyi anladım. Diğer kitaplarını da okumak isteyeceğim bir yazar oldu bile kendisi. Kitapta 3 farklı yerde 3 farklı hikaye anlatılıyor. Karakterler 55-65 yaşları arasında. Karakterlerden birisi Ferda Türkiye'de yaşıyor. Birisi Marc ve en içimi bayıltan karakter Lilly. Her birinin başına ölüm ya da yatalak hasta bakımı gibi bir felaket geliyor. Bu kötü durumlar karşısında her birisi kendisini mutfakta buluyor, çıkış yolunu mutfaklarında arıyorlar. Bu arayış sırasında sufle yaparak, onu söndürmeden ayakta tutmaya çalışıyorlar. Tabi bu çabalama aynı zamanda kendi hayatlarının da bir aynası oluyor. Karakterlerin kitabın başında kesişeceğini zannediyordum, fakat öyle olmadı. 3 ayrı hikaye okur gibi oldum. Okumanızı tavsiye ederim, sıcacık bir roman.

18 Haziran 2012 Pazartesi

Ateş Canına Yapışsın


Kitabın Yazarı: Sezgin Kaymaz

Yayınevi: İletişim

Sayfa sayısı: 238

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Bir kitap bu kadar mı sallanır, bu kadar mı uzatılır. Evet efendim severek takip ettiğim Sezgin Kaymaz'ın bu kitabı beni benden aldı, götürdü. Elime her aldığımda göz kapaklarıma hakim olamayan bünyem, yazın rehavetiyle birleşince 23 günde biten bu zavallı kitap; sonuna bugün kavuştu nihayet. Ne kadar uzun bir cümle oldu yarabbim, okuyunca anlayabiliyorsam herkes anlıyordur herhalde :). Bu kitap biraz farklı olmuş yazarın diğer okuduğum eserlerine göre. Diğer eserlerinde günlük hayatın içine fantastik öğeler, öbür taraf gibi mekanlar yerleştirilirken; bu eserinde tamamen öbür taraf mı desem yoksa insanlığın başlangıcı mı desem diğer boyutta geçiyor. Melekler, Azazil namı-ı diğer İblis ve Adem. Genel olarak İblis ile Adem'in arasında geçen diyaloglar, ilginç ve esprili olsa da okudukça hep aynı şeyleri okuyormuş hissi veriyor. Bu da haliyle sizi kitaptan soğutuyor ve merak uyandırmıyor. İş yerinde masama gelip giden "Hala aynı kitap mı?" demesin diye çantamdan da çıkarmaz olmuştum :) Neyse ki iş yerindeki masamda son görevini de yerine getirip fotoğrafı çekildikten sonra, kendisini arkadaşlarının yanına göndereceğim.

İyi okumalar..

24 Mayıs 2012 Perşembe

İz



Kitabın Yazarı: Canan Tan

Yayınevi: Altın Kitaplar

Sayfa sayısı: 400

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Kitabı bitireli 1 hafta olacak neredeyse, daha yeni yazma fırsatım oluyor. Ne zamandır kitapla poz verdirmiyordum, kızlara. Bu sefer vakit bulunca Eylül de dünden hevesli, çeşit çeşit pozlar verdi bana :) Canan Tan'la tanışmam bu kitapla oldu. Severek okudum, yeri geldi hüzünlendim, yeri geldi sevindim onlar adına. Verda'yı da, babasını da, eşini de, annesini de ayrı ayrı sevdim. Kitabın sonuna doğru eşinden sürekli beklediğim hareketi nihayetlendirmesine çok sevindim, okurken duygulandım. Sıcacık ama hüzünlü bir romandı, tavsiye ederim..

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Gökyüzünün Üzerinde 3 Metre




Kitabın Yazarı: Federico Moccia 

Yayınevi: April Yayıncılık

Sayfa sayısı: 440

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Tam bir gençlik kitabı. Babi ile Step'in efsane aşkı.. Tabi günümüz Türkiye'sinin şartlarına oldukça ters düşse de, böyle liseli kızlar gibi okudum kitabı :) Kafamda pembe bulutlarla :) Kafa boşaltmak için ideal, oldukça sürükleyici bir gençlik romanı..

12 Nisan 2012 Perşembe

AZ



Kitabın Yazarı: Hakan Günday

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa sayısı: 355

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Az önce bitirdim kitabı, soluk soluğa.. Bir kitabı bu kadar bitirmek istediğim olmuş mudur bilmiyorum. Hemen olsun ne olacaksa diyerek okudum. Günlük işlerimde bile aklımda kitap vardı, gözüm kitabın kapağına kayınca Derda'lar geliyordu aklıma.. Çok çok sürükleyici, merak uyandırıcı bir konusu vardı. Ama kocaman bir ama olsun bu, kitaptaki rastlantılar yok artık dedirtecek seviyeyi çoktan geçmişti.. olaylar belirli bir çevrede geçiyor ve herkes ucundan kulağından bu olayla ilgili çıkıyor. Yolda karşılaşıyorlar, birisi tanıştırıyor. Başlarda yaşanan tesadüfler bir süre sonra inandırıcılığını yitiriyor.. Bunun dışında benim için çok etkileyici bir okumaydı. Hakan Günday okumaya devam..

31 Mart 2012 Cumartesi

Kapak Kızı


Kitabın Yazarı: Ayfer Tunç

Yayınevi: Can

Sayfa sayısı: 261

Nereden kaça aldım?: OkuOku

Aslında ters bir sırayla okudum kitapları. Önce bunu, sonra Yeşil Peri Gecesi'ni yazmış Ayfer Tunç. Yeşil Peri Gecesi'ndeki asıl karakter Şebnem bu kitapta başkalarının gözünden anlatılıyor. Ama çok derine inmeden, Şebnem'in kendi içinde ne yaşadığını bilmeden. 2. kitabında Şebnem kendisini anlatıyor. Ayfer Tunç'un anlatımını ben çok sevdim, bu okuduğum 3. kitabı. Bu iki kitabı bütün olarak düşünmelisiniz, okuyacaksanız ikisini de okumalısınız.


" Çevresine bakındı. Çeşit çeşit insan vardı vagonda. Büyük çoğunluğu hayatın kıyısında, kendine çok küçük bir yer tutarak yaşamaya çalışıyordu, küçücük bir yer, hayatta kalmak için. Sonuçta amaç iyi yaşamak mıydı? İyi yaşayan mı karlıydı? İyi yaşamak, hayattan daha fazla tat almak için her şey yapılabilir miydi? Yoksa sıkıntılı olsa da değerlerine titizlenilen bir hayat mıydı doğru olan? Şebnem nasıl yaşıyordu? Doğru mu? İyi mi? Acıklı mı? Doğru denen şey ne?" (s.124)

6 Mart 2012 Salı

Oku & Oku Siparişim


Okuoku'dan aldığım kitaplar.. Şimdi elimde Kapak Kızı var.. 


Okumak için sabırsızlanıyorum..


Bunlar da kızlara..

4 Mart 2012 Pazar

Küçük Arı


Kitabın Yazarı: Chris Cleave

Yayınevi: Pegasus

Sayfa sayısı: 262

Nereden kaça aldım?: D&R

Küçük Arı'yı nihayet okuyabildim ve gerçek bir hikayeden esinlenildiğini kitabın sonunda öğrendim. Kitap eğlenceli bir üslupla yazılmış, hüzünlü bir hikayeyi anlatıyordu. İlk cümleyi okur okumaz not ettim. Nijerya'da petrol şirketleri buradaki insanları öldürmeye başlar, Küçük Arı ve ablası kaçarlar ve İngiltere'den buraya tatil için gelen bir çiftle karşılaşırlar. Bu esnada iki kızı kovalayanlar, bu kızlar için parmaklarını keserlerse onları serbest bırakacaklarını söylerler. Sarah orta parmağını keser, fakat ilişkileri kötüye giden kocası Andrew kesmez. Küçük Arı, ablasına tecavüze ve ardından feci bir şekilde öldürülüşüne şahit olur ve elinden hiç bir şey gelmeden saklanır. Gizlenerek oradan kaçar ve İngiltere'ye gelir. Burada 2 sene kaçakçıların tutulduğu bir yerde kalır. Sonra bir arkadaşlarının sayesinde (ki bunun da bir bedeli vardır) oradan çıkarlar ve hikaye başlar.. Okumanızı tavsiye ederim..

" Çoğu zaman Afrikalı bir kız olacağıma madeni bir İngiliz Sterlini olmayı isterim. Herkes geldiğimi görmekten mutlu olurdu." (s.11)

" Hiç bir zaman köyümde bir yerde elliden fazla insanı bir arada görmemiştik. Eğer daha fazlasını gördüyseniz, o zaman bu öldünüz ve ruhlar şehrine gittiniz demektir. Orası ölülerin gittiği yerdir; şehre giderler, binlercesi ile birlikte yaşamak için; çünkü orada manyok yetiştirmek için tarlaya ihtiyaçları yoktur. Ölüyseniz manyok aramazsınız, sadece şirketleri arasınız." (s.112)

14 Şubat 2012 Salı

Konuşmayan Tavus Kuşu Camio


Kitabın Yazarı: Berrak Yurdakul

Yayınevi: April Yayıncılık

Sayfa sayısı: 262

Nereden kaça aldım?: D&R

Benim için gerçekten değişik bir okuma oldu. Başlarda Tom Robbins'in bir kitabını okuyormuş gibi hissetsem de, sonradan konu çok uçuklaşmaya başladı. Kral Astaroth, 3 başlı yaratıklar :)).. Bir sürü sorunlu karakter :). Aralarda sevgili tavus kuşumuzun yaptığı ince göndermeler. Bu göndermeleri de Oscar Wilde imzalı.. Sıradan bir okuma istemiyorsanız, bu kitaba bakmalısınız.

Not ettiklerim;

"Başkalarının inançlarına teslim olursan, bir süre sonra o inançların sana ait olduğunu zannetmeye başlarsın." (s.46)

"Geçip giden ve artık değiştirilemeyecek olan dünü ve belki de asla gelmeyecek olan olan yarını düşünerek vakit kaybetme. Her an olman gereken yerde, gözlerinin tam arkasında kalmaya çalış." (s.48)

"Bir insan düşmanlarını seçerken son derece dikkatli olmalıdır; Oscar Wilde." (s.69)

"Ertesi gün yapabileceğim bir şeyi asla yarına bırakmam; Oscar Wilde." :) (s.70) 

"Sana istediklerini vermedi diye hayatı sona erdirmeyi bile düşünüyorsun, ama istediklerini değiştirmek nedense hiç aklına gelmiyor." (s.212)

"Tutarlılık, hayal gücü olmayanların son sığınağıdır;Oscar Wilde." (s.233)

8 Şubat 2012 Çarşamba

Ejderha Dövmeli Kız

İlk önce film izlenince kitabı okunamıyormuş, bunu deneyerek anlamış oldum. Holywood yapım filme gittik, çok da güzel bir filmdi.. Okuduğum kadarıyla da kitaptan çok fazla ayrı kalınmamış. Fakat kitabı "acaba şimdi nolacak" diye okuyamadığım için, sonunu biliyorum haliyle, 200. sayfada durdum. Daha fazla zorlamamın bir anlamı yoktu. Bence önce kitap okunmalı, sonra filmi seyredilmeli... Çok daha zevkli oluyor.. Da Vinci'nin Şifresi'ni o sırayla uygulamıştım.

Filmini seyretmediyseniz, kitabı okumalısınız.. :)

20 Ocak 2012 Cuma

OD


Kitabın Yazarı: İskender Pala

Yayınevi: Kapı Yayınları

Sayfa sayısı: 361

Nereden kaça aldım?: D&R

Kitap Yunus Emre'nin hayatını anlatıyor. Olaylar Yunus Emre'nin ve oğlu İsmail'in ağzından Molla Kasım'a kendi ağızlarından anlatılıyor. Başında ve sonunda Molla Kasım da kendi fikirlerini söylüyor. Yunus Emre'nin bir ömrü acı içinde geçirdiğini, nelere katlandığına insanın inanası gelmiyor. Sitare'ye ve Allah'a olan aşkı, Sitare'yi kaybetmesi, oğlu İbrahim'i kaybetmesi, seneler boyunca kaybettiği oğlu İsmail'i araması.. Ancak öldüğü esnada kavuşması fakat oğlunu bulduğunun farkına varamadan göçüp gitmesi, günde 9 zeytin ve bir miktar peynirle beslenmesi, sürekli maneviyat halinde olması, maddi hiç bir şeyde gözünün olmaması vs.. Kitap kendisini okutturuyor fakat bu kitabın bana göre olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ama o zamanları ve Yunus Emre'nin hayatını öğrenmek açısından faydalı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca çok can alıcı cümleler vardı, not kağıtlarıma not ettim tabi ki.. Burada da paylaşmak istiyorum.

"Hayatım boyunca hep çok şeye sahip olmayı değil, az şeye ihtiyaç duymayı istemişimdir." (s.2) Ne kadar güzel bir cümle değil mi ama hiç bana göre değil :) Gerçi hiçbir şeyin sahibi değiliz şu dünyada. Sahibi olduğumuzu sandığımız her şey bizim misafirimiz.. Bizden sonra başkalarına geçecek.. 

"Elinle koymadığını alma, gözünle görmediğini söyleme!" (s.135) Nerdeee, keşke uygulayabilsek :(

"Ölümün yüzü değil çünkü çirkin olan, belki kendi yüzündür de aynada yansımıştır. İyinin de sende büyümüştür fidanı çünkü, kötünün de... Kendi elinle kazandığındır güzel de, hem çirkin de... Her doğan ölür elbet!... Çırak ne olmuşsa yerin altında, usta da o olmuştur.. Yalnız kalmak istemiyorsan gideceğin yerde eğer; iyilikten, güzellikten, doğruluktan evlatlar, dostlar, yoldaşlar edin kendine şimdiden geçip gitmeden ömür.. Umutlar hep yarın, yarın,yarın!... Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar, boş didişmeler, faydasız gürültüler... Aklını başına al kardeş! Günü bugün say; ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır..." (s.165)

"Denge madde lehine bozulunca insanın nefsi, mana lehine bozulunca da ruhu öne çıkıyor, biri diğerini bastırıyor Can Yunus!" (s.308)

6 Ocak 2012 Cuma

Kumru ile Kumru


Kitabın Yazarı:Tahsin Yücel

Yayınevi: Can

Sayfa sayısı: 291

Nereden kaça aldım?: D&R

İlk Tahsin Yücel kitabım. Hep "Ahh Kumru" diyesim geliyor. Bir kadın nasıl bu kadar güzel anlatılır. Konusuna bakarsanız çok basit, köyden kente gelin giden bir kadının bu sürece alış(ama)ması.. Ama Tahsin Yücel bu basit konuyu size öyle bir anlatıyor ki, içinize öyle bir işliyor ki gidip Kumru'yu omuzlarından tutup "kendine gel" diyesiniz geliyor.Yaşadıkları, yaşayamadıkları, buzdolabı, arabası, Migros'u, yarma Haydar'ı kızı Sultan (canım Sultan), oğlu Hakan hepsini çok sevdim. Sadece koşularını sevmedim, bunun sebebini de okuyunca anlarsınız. Yazarın diğer romanlarını da çok merak ediyorum doğrusu...