Sayfalar

26 Aralık 2013 Perşembe

Kardeşimin Hikayesi




Kitabın Yazarı: Zülfü Livaneli

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa sayısı: 324

Nereden kaça aldım?: Hatice'den ödünç aldım


İlk Zülfü Livaneli okumam, sayfalar nasıl aktı; nasıl kitabın sonuna geldim anlamadım. Kitap nasıldı diye sorduğum ve hep "değişik, tuhaf" yanıtını aldığım kitabı ben çok beğendim. Evet değişik ve tuhaf bir karakter anlatılan, anlatan (ya da ikisi birden :)) ama bu kitabın burun kıvrılması anlamına gelmiyor kesinlikle. Sonlara doğru tuhaf hikayeden, Mehmet'in farklı davranışlarından bir şeyler çıkarmaya başladım ancak sonunu hiç bir şekilde tahmin edemedim. Psikolojik gerilim tadında bir hikaye, temelinde aşk'ın yattığı ,tüm yaşananların kaynağında aşk olduğunu görerek bitiriyorsunuz. Zaten kitapta da aşktan bolca bahsediliyor.

"İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz. Çünkü hiçlik zor geliyor." (s.16)

"Nietzsche'nin 'aktif unutma' tezi üzerinde çalışıyordum. Ona göre hayvanlarla insanlar arasında temel bir tarihsellik farkı vardı. Hayvanların tarihselliği yoktu; dün ve bugün arasında bir fark hissetmezlerdi. Bu tarihsel bilinç insana özgüydü ve hayvanları kıskanmamız için bir sebepti. İnsanın geçmişini araştırması acı veren bir deneyimdi. Mutlu olmanın tek şartı 'unutmayı' başarabilmekti." (s.185)

"İnsan, kendine kurallar koyulan bir hayvan gibi her duruma alışıyor." (s.245)

23 Aralık 2013 Pazartesi

Kitap Hırsızı





Kitabın Yazarı: Markus Zusak

Yayınevi: MartıYayınları

Sayfa sayısı: 574

Nereden kaça aldım?: Arkadaş



2 haftada ancak bitirebildim. Belki de bilmiyorum hep yanı başımda bu harika kapaklı kitap olsun istedim, bitmesini istemedim. Öyle zor okunacak bir kitap kesinlikle değil. Olaylar Himmel Sokağı'nda (Münih, Almanya) geçiyor. Führer'in 1940'lı yıllarda yaptıklarının ufak bir kesiti bize Azrail'in ağzından anlatılmış. Ölümler, ruhların ele geçirilmesi olarak yumuşak bir anlatımla bize aktarılmış. Anlatım esnasında Azrail'in dahi Hitler'e olan antipatisini hissedebiliyorsunuz. Himmel sokağında Liesel'in (kitap hırsızının) başından geçen talihsiz olaylar zinciri (aslında olaylar demeyim olan her şey kötü) masalsı bir anlatımla sanki bu yaşananlar çok olağanmış gibi anlatılıyor. Nazi Almanya'sının diktatörlüğü karşısında tüyleriniz ürperirken, neden diyorsunuz hepimiz altı üstü insan değil miyiz!

Kitabın filminin çekildiğini ve Mart-Nisan gibi izleyebileceğimi öğrenince açıkçası çok sevindim. Fragmanı etkileyici, sahneye yansımasının kitaba göre daha can acıtıcı olacağını düşünüyorum.

"Yüzünüze bir tokat yedikten sonra gülümsediğinizi düşünün. Sonra da bunu günde yirmi dört saat yaptığınızı.
Bir Yahudi'yi gizlemek böyle bir şeydir." (s.224)

"Caddenin her yerinde insanlar vardı ama boş olsa yabancı bundan daha yalnız olamazdı." (s.496)


16 Aralık 2013 Pazartesi

İdefix 11. Kitap Fuarı Siparişim





Eylül'e aşağıdaki "Renkler ve Şekiller" kitabını almak için gezinirken, İdefix'te kitap fuarı olduğunu gördüm. O gün kampanyaya giren "Charlie'nin Çikolata Fabrikası"nı ve yandaki 5 kitabı ekledim kütüphaneme. Hüseyin Rahmi Gürpınar, diliyle; Tarihçi kitabı da yazılarının küçüklüğü ve sayfa sayısı ile gözümü korkutsa da her birini okuyacağım günleri merakla bekleyeceğim :).



9 Aralık 2013 Pazartesi

Bütün Kadınların Kafası Karışıktır


Kitabın Yazarı: Ece Temelkuran

Yayınevi: Everest Yayınları

Sayfa sayısı: 106

Nereden kaça aldım?: Arkadaş

Hakikaten çok karışıktı :). Benim bu kadar karışık değil sanırım, yok yok değil, bu biraz bana delirmenin eşiği gibi geldi. Sonlara doğru bilmiş lafların arttığı kitap daha çekici bir hale gelse de başlarında ben de "bu ne ya!" dedim. Gerçi başı sonu arasında pek de bir şey yok kısacık bir kitap iki oturuşta bitti. Ne biliyim işte güzel tespitler de var ama okuyun isterseniz değişiklik olur, azıcık kafanız da karışır hem :)


"Hiçbir şey beklemediğini söyleyenler en çok bekleyenlerdir aslında." (s.71)

"mevhibe, biz, öyle şarkılar dinliyorduk ki, yaşamaya ad koymak mümkün değildi. anlamak, hoşumuza gitmiyordu; çünkü, anladığımız şeyleri değiştiremiyorduk. biz, o günlerde işte, tırnaklarımızı yemeye başladık. birden bedenlerimiz büyüdü. en başından yorgun ve küsmüştük. biz, küsmüştük. ne garip, oysa bir çoğumuzun adı, çağrı, umut, barış, devrim, savaş veya özgür'dü. adlarımızın anlamlarını ezberleyip sonra da unutmaya çalışarak, bedenlerimizi büyüttük. biz ne savaşabildik, ne de barışabildik dünyayla, ne özgürdük ne de umudumuz vardı. işte bu yüzden böyle öyküler yazdık, kırık ve bağlantısız."

6 Aralık 2013 Cuma

Neşter Müziği


Kitabın Yazarı: David Carnoy

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa sayısı: 384

Nereden kaça aldım?: Tepe Prime D&R Can Yayınları kampanyasından 5 TL

İsmini hiç duymadığım, alırken de "aldım ama acaba!" dediğim bu kitabı bu kadar beğeneceğimi bilemezdim. Ne zamandır polisiye, gerilim tarzında bir kitap okumuyordum. Aklınızdaki tüm soruların yanıtını almak için de son sayfaya kadar pür dikkat okutturan bir kitaptı. Kısacası enfes bir kurgu, anlatım, heyecan arıyorsanız okumalısınız.

Fotoğrafı da pazar günü evde keyif yaparken çektim. Bir gün önceden pişirmiş olduğum nefis limon soslu cheesecake ve kahve ile harika bir okumaydı. :)

2 Aralık 2013 Pazartesi

Dönüş


Kitabın Yazarı: Ayşe Kulin

Yayınevi: Remzi Kitabevi

Sayfa sayısı: 295

Nereden kaça aldım?: Eltimden aldım

Üniversitedeyken okumuştum en son Ayşe Kulin'i, Sevdalinka idi sanırım kitabın adı. Bir gün okula geleceğini duydum yazarın, gittim heyecanla. Ama karşımda gördüğüm yazar benden daha heyecanlıydı :). O andan sonra yazara karşı bir soğukluk oluştu istemeden :(. Her yeni çıkan kitabına burun kıvırdım, böyle bir hakkım olmamasına rağmen. Geçen hafta eltimin kızı Defne'nin doğum gününe gittiğimiz zaman ona da anlattım aynı durumu :). Bunu oku seveceksin diyince aldım elime kitabı. Eski okuduklarımdan farklı olarak bir aile anlatılıyordu sadece, tarihi romanlarından değildi. Hikaye absürd olsa da elimden bırakamadım, severek okudum ve bitirdim. Kitabı bitirdikten sonra eşime anlattım, biraz zorlama olmuş sanki konusu gibi bir yorumda bulundu. Okurken öyle hissetmeseniz de sonradan böyle bir duyguya kapılabiliyorsunuz. Aslında hayatta her şey insanlar için lafının cuk oturduğu bir kitap. İyi okumalar..

Kitabı iyi özetleyen 1-2 paragraf paylaşmak istiyorum.

"Aslında çok basit bir şey söylüyorum, doğruları mahalle baskıları tayin ediyorsa mesela, mahalledekilerin hepsinin en doğru şekilde düşündüğünden, yaşadığından emin olmalıyım. Yoksa doğrular kime göre sorusu kafama takılı kalır."
"Ahlak kuralları diye bir şey var."
"Yine kimin ahlakına göre? Arabistan'a gidiyorsun, kadının saçını göstermesi ahlaksızlık. Afganistan'a gidiyorsun, yüzünü göstermesi yasak! Hollanda'ya gidiyorsun, çıplaklık serbest, iki kadın ya da iki erkek birbiriyle evlenebiliyor ama sen şu işe bak, çiftlerin ne olursa olsun birbirlerini aldatması hoş karşılanmıyor. Git Eskimoların ülkesine, ev sahibinin erkek konuğuna en büyük misafirperverlik olarak ikram ettiği karısını geri çevirmek, çok ayıp. Kısacası tek bir 'doğru' yok! Doğru, nerede durarak, hangi açıdan baktığına bağlı, içinde yaşadığın topluma bağlı, o toplumun değerlerine bağlı..."   (s.189)


25 Kasım 2013 Pazartesi

Boris'in Sırrı


Kitabın Yazarı: Bilal Civelek

Yayınevi: Yediveren Yayınları

Sayfa sayısı: 448

Nereden kaça aldım?: Kocatepe Beğendik kitap standından

Beğendik'te eşim kahvemizin yapılmasını beklerken ben de şöyle bir dolanayım diye kalktım gittim kitapların olduğu yere doğru. İndirimli kitapların olduğu yerde birkaç kitap inceledikten sonra bu kitapta takıldım. Konusu gerçek olması sebebiyle oldukça ilgimi çekmişti. Makedonyalı Türk'lerin ve tabi müslümanların çektiği acılar, Makedonya'lı bir öğretmen olan Boris'in sırrını açığa vurmasıyla birlikte Yusuf etrafında odaklanıyor. Böylece Müslüman Türklerin çektiği acılar, işkenceler tarihte yerini buluyor. Bu acıları çekerken Allah'a, imana sığınma ve bu yolla kendilerini güçlü hissetmeleri beni çok etkiledi. Kitabı elinize aldığınızda bazı yazım hatalarını fark ediyorsunuz ama konusu, yazımı sizi alıp götürüyor. Bir solukta okuyacağınız nefis bir tarihi roman..

" Bülbül neden başka bir şeye değil de, her dala konuşunda dikenleri ayaklarını tırmalayan güle aşık oldu?
Çünkü biliyor ki, asla güle sahip olamayacak, asla vuslata eremeyecek. Böylece güle olan aşkı hiç bitmeyecek. Dünyada vuslata eren aşk, gerçek aşk değildir. Vuslat, sevginin musluğunu kapatır. İnsanın yandığı halde en çok sevdiği ateş aşk ateşidir. Vuslat dünyada aşk ateşinin suyudur. Ateşi söndürür." (s.152)

18 Kasım 2013 Pazartesi

On Bir ve Filmler



Kitabın Yazarı: Mark W. Watson

Yayınevi: Domingo

Sayfa sayısı: 272

Nereden kaça aldım?: OkuOku

Geçen hafta "Zaman Yolcusunun Karısı" adlı kitabın filmini nihayet izleyebildim(k!). Ben izlerken eşim de gözleri kapalı izlediğini iddia etse de :), sonradan sorduğu sorularla izleyemediğini bir kere daha pekiştirmiş oldu. Kitabından sonra filmini beğenmediklerimden oldu bu film de. Oysa "Sen Dünyaya Gelmeden" öyle miydi, kitabı ayrı güzel filmi ayrı güzeldi, harika bir eşleşme olmuştu. Bu film kesinlikle çok üstün körü olmuş, bir çok şey atlanmak durumunda kalınılmış herhalde ki eksikti.. Ben kitabı okuduğum için aralarda açıklama yaptım, anlaşılır olması için. Velhasıl kelam kitap harika, film vasat.

Cumartesi günü izlediğimiz bir başka film de "Prensesin Uykusu" adlı Türk filmi oldu. Çağan Irmak'ın yönetimindeki bu film'de iyilik, dostluk, arkadaşlık, prensesler, biraz animasyon, iyi insanlar temalı bir konu vardı. Kafasına aldığı bir darbe sunucu uykuya dalan kız çocuğunun dileklerini gerçekleştirerek onu yeniden uyandırma çabaları masalsı bir anlatımla bizlere aktarılıyor. Değişik güzel olmuş ama Türk filmi işte yeaaahh diyemeden de geçemeyeceğim maalesef. :(

Gelelim güzel kitabıma.. Radyoda gece sohbet programı yapan Xavier geçmişinde yapmak istediği bir iyiliğin isteği dışında çok kötü sonuçlanması sonucu bu ismi alarak ülkesini, arkadaşlarını, ailesini terk etmiş ve yeni bir başlangıç yapmak istemiştir. Yeni hayatında etliye sütlüye karışmadan yaşamaya çalışmaktadır. Ancak bir gün arkadaşları tarafından sokakta dövülen bir çocuğa müdahale etmediği için kendini sonradan suçlu hissetmiş ve bu davranışı sonucunda dolaylı olarak on bir kişinin hayatını da etkilemiştir. Bu hikaye öyle güzel anlatılmış ki elinizden bırakamıyorsunuz adeta. Daha sonra kahramanın hayatına Pippa isimli temizlikçi bir kızın girmesiyle Xavier kendine çeki düzen vermeye başlamıştır. Eğlenceli, düşündürücü bir kitap okumak isterseniz gözüm kapalı öneririm.

"Unutma evlat, bu dünyada hiç kimse ne yaptığını bilmez. Herkes biliyormuş gibi yapar sadece." (s.28)

11 Kasım 2013 Pazartesi

New York Üçlemesi


Kitabın Yazarı: New York Üçlemesi

Yayınevi: Can 

Sayfa sayısı: 382

Nereden kaça aldım?: OkuOku

İlk Paul Auster okumamdı, farklıydı. 3 ayrı romanın tek bir kitapta birleşmesiyle oluşmuş bu üçlemede her bir hikayede aynı şeyleri okuyormuş gibi hissettim. Zaten son hikayenin sonunda yazar kendisi bunu hikayenin içinde belirtmiş, hepsinin aynı hikaye olduğunu söylemiş. Aslında biraz aldatılmış hissettim kitabı okurken, kandırılmış. Sıkıcı bir okuma değildi kesinlikle ama bir tatminsizlik, sonunda ne olduğunu bilememenin vermiş olduğu hiçlik.. Sanki yazar sırf kendisi için yazmış, içindeki karmaşıklığı kelimelere dökmüş gibi. Ve bu karmaşık ruh hallerinden ve olay örgülerinden siz de nasibinizi alıyorsunuz ister istemez.

" Eğer bir yanınla bir şeyi sevmezsen bu kadar şiddetle nefret edemezsin ondan." (s.128)

" Ama bugün de geçmiş kadar karanlıktır ve aynen gelecek kadar bilinmezlerle doludur." (s.173)

" Yaşamlarımız bizi alıp denetleyemeyeceğimiz biçimde sürükler ve hemen hemen her şey değişir. Biz ölünce her şey de ölür, ölüm her gün yaşadığımız bir şeydir." (s.247)

" Her hayat sadece kendine indirgenebilir. Şöyle de söyleyebiliriz: Hayatların anlamı yoktur." (s.311)

4 Kasım 2013 Pazartesi

Yeni kitaplar :)


Yanda gördüğünüz anı yaşar yaşamaz kaydettim ve burada paylaşıyorum. Bir önceki postta bahsettiğim kitabın filmini almak için yanına listemde yer alan bir kaç kitabı da ekledim. Mis gibi bir paket oldu, okumak için sabırsızlanıyorum. Hafta sonu Paul Auster'ın hayal dünyasında geziniyordum hala bitmedi, ilk defa okuduğum yazarın anlatımı ve tarzı çok farklı geldi. Yandaki resimde en çok merak ettiğim bir diğer şey de "Kitap Hırsızı", hakkında çok fazla yorum okudum bakalım ben nasıl bulacağım!.





Cumartesi günü 32. yaşımı geride bıraktım. 30'dan sonrasını anlamıyorsunuz derlerdi, evet hiç anlamıyorum bu otuzlu yaşları :). Ben hala 27'de kaldığımı hissediyorum, bir avuntu işte benimkisi de.. Mezun olduğum okulun ormanlarında ki ağaç katliamının yapıldığı şu günlerde eşimden ve kızlarımdan anlamlı bir hediye aldım. Benim adıma 20 adet fidan dikmişler. Daha güzel bir hediye düşünemiyorum. 

28 Ekim 2013 Pazartesi

Zaman Yolcusunun Karısı


Kitabın Yazarı: Audrey Niffenegger

Yayınevi: Epsilon

Sayfa sayısı: 541

Nereden kaça aldım?: OkuOku

Yine nefis bir kitapla geldim. Kitabı okurken bu kitabın filmi olmalı mutlaka harika bir konu diyip durdum. İnternette minicik bir araştırma zaten filminin var olduğunu bana gösterdi :). Nasıl sevindim bilemezsiniz, şimdi ilk işim filmini alıp seyretmek olacak. Okuduğum yorumlara göre kitabı okumadan filmini izleyenler biraz sıkılmışlar. Ben kitabı okurken önümden film kareleri geçti desem yalan olmaz. Kitabın kapağıyla da birebir örtüşen, duygusal, hüzünlü, imkansızlıklarla dolu (ütopik) bir aşk hikayesi okumak isterseniz şiddetle tavsiye ederim.

"En iyi stratejinin doğrudan sorup evet ya da hayır cevabı almak olduğuna karar verdim." (s.226)

22 Ekim 2013 Salı

Küçük Şeylerin Tanrısı


Kitabın Yazarı: Arundhati Roy

Yayınevi: Can

Sayfa sayısı: 368

Nereden kaça aldım?: OkuOku

Bayramdan önce bitirdim bu kitabı ancak daha şimdi ekleyebilme fırsatını buldum. Bu aralar okuduğum her kitap beni içine çekmeyi başarıyor ve bu durumdan da çok memnun oluyorum. Küçük Şeylerin Tanrısı da büyüleyici dili, masalsı anlatımıyla tam benlik bir kitaptı. Öyle güzel yazılmış ki her karakterde kendinizi onun yerine koyup her birinin neden öyle davrandığını anlayabiliyorsunuz. Benim sonucum karakterlerin her birine kıyamamak oldu :). Bir tane psikopat hariç, okuyunca siz de anlarsınız kim olduğunu. Bir kaç cümle yazdım yine not kağıtlarına.

"Estha ile Rahel dünyanın insanları kırmak için başka yollara da sahip olduğunu artık öğrenmişlerdi." (s.19)

"Olup bitenle yaşamanın yollarını arayarak büyüyeceklerdi onlar. Jeolojik zaman açısından önemsiz bir şey olduğuna kendilerini inandırmaya çalışacaklardı." (s.75)

"Tren geçip gittikten epeyce sonra bile Hint yer elması yaprakları başlarını sallamayı sürdürdüler, sanki trenle aynı görüşteydiler, hiç kuşkuları yoktu." (s.111)

"Havayı, Düşünceler ve Söylenecek Şeyler doldurdu. Ama böylesi zamanlarda söylenenler yalnızca Küçük Şeyler'dir. Büyük Şeyler içeride söylenmeden kalır ve bekler." (s.175)

24 Eylül 2013 Salı

Brida




Kitabın Yazarı: Paulo Coelho

Yayınevi: Can

Sayfa sayısı: 214

Nereden kaça aldım?: Tepe Prime Can Yayınları kampanyası

Arka kapak yazısından etkilenmemek mümkün değil. Konusuyla da beni cezbedip hemen içine alan bir kitap oldu. İçerik cüretkar tavsiyelerle dolu.. Kendimi evet ya yapabilirim gibi hissettim sayfalar arasında dolaşırken. Sonra gerçek dünyaya geri döndüm :). Ruh eşi ile ilgili açıklamalarda epey düşündüm kendi kendime. Kitaba göre ruhlar da bölünerek çoğalıyorlar ve kendi ruh eşini bulduğunda gerçek aşkı bulmuş oluyorsun.. Her insan ömrünü kendi ruh eşini aramakla geçiriyor, kimisi buluyor, kimisi bulduğunu sanıyor, kimisi de bulamıyor. Spiritüel dünyaya kısa bir gezi yaptım kitap sayesinde, sevdim.

"Yolunu bulduğun zaman korkmamalısın. Hata yapacak kadar cesur olmalısın. Hayal kırıklığı, yenilgi ve umutsuzluk, Tanrı'nın bize yol gösterme araçlarıdır." (s.25)

"Yaşamında önemli bir şeyle karşılaşınca bütün öteki önemli şeylerden vazgeçmen gerekmez." (s.171)

' "Hiçbir zaman utanma" dedi.
 "Hayatın sana sunduğu her şeyi kabul et ve her kadehten içmeye çalış. Bütün şarapların tadına bakmak gerekir; kiminden bir yudum alırsın, ama diğerlerini şişeyi bitirinceye kadar içersin."
 "Hangisinin hangisi olduğunu nasıl anlayacağım?"
 "Tadına bakarak. İyi bir şarabın tadını, ancak daha önce kötü bir şarap içmişsen anlarsın." ' (s.205)

23 Eylül 2013 Pazartesi

Medet




Kitabın Yazarı: Sezgin Kaymaz

Yayınevi: İletişim

Sayfa sayısı: 296

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Sezgin Kaymaz'ın elimdeki son kitabını da okumuş bulunuyorum. Şimdi yazarken "Kün" adlı kitabının Mart ayında yayınlandığını yeni fark ettim :).  Ama uzun bir süre Sezgin Kaymaz okumam sanırım. Aslında bu kitabı roman sanıyordum fakat uzun hikayelerden oluşuyormuş. Hikaye okumaktan hoşlanmamama rağmen severek okudum. En sevdiğim hikaye "Tevzadze Kim?" oldu. En sıkıldığım ise "Hayırlı Yolculuklar" aynı şey o kadar çok tekrarlanmış ki çok sıkıldım. Ama Sezgin Kaymaz bu kitabında fantastik öğelerden diğer okuduğum romanlarda olduğu kadar faydalanmamış. Sevdim mi evet, size de öneririm.

Cumartesi günü kısa bir Ankara turu yaptık. Hamam önü, Kale ve sokakları, Pirinç Han'ı keşfettik oysa ki çok bilinen bir hanmış. Yolda emekli iş arkadaşımız Belgin Yasinoğlu ile karşılaştık. Resim atölyesine davet etti bizi, çayımızı içip güzel yağlı boya eserlerinden en sevdiğimi dağ evimiz için aldım. Emekli olursam Belgin Hanım gibi sevdiğim bir işi yaparak devam etmeyi çok isterdim. Bu kadar dolaşmanın sonunda ayaklarım ağrımadı mı hem de nasıl sızlıyordu tahmin edemezsiniz. Çocukları teyzemden alıp eve geçtim. Kahvemin yanına klasikleşen lezzet "Kopartma Kurabiye" den yaptım hemen. Sonrası ilk resimde gördüğünüz keyif karesi ve bir kitabın sonuna gelme sevinci :). Gününüz hep dolu dolu geçsin.

"Pişmanlık, çuvala tıkılmış seksen tane kedi gibiydi içinde. Amansız pençeler atıyordu ciğerine." (s.220)

27 Ağustos 2013 Salı

Tatil Dönüşü

Kitabın Adı: Onlardan Biri

Kitabın Yazarı: Zoran Drvenkar

Yayınevi: ON8 Kitap

Sayfa sayısı: 364

Nereden kaça aldım?: Kitap Kurduyum Ben'den hediye

Tatilde bitirdiğim iki kitaptan ilki Onlardan Biri idi. Gençlik edebiyatı adı altında uzun zamandan sonra (gençlik yıllarımdan beri :)) okuduğum ilk kitaptı. Başlarda anlatım tarzı, olaylar bana uzak gelse de giderek içine çekmeyi başardı. Çocukların, gençlerin hayatında ailenin mutlak ve değişmez önemi bir kere daha iki kız çocuğu annesi olarak omuzlarımı daha da ağırlaştırdı. Okumanızı tavsiye ederim.


Kitabın Adı: Aşk, Bir Kere

Kitabın Yazarı: Maeve Binchy

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa sayısı: 304

Nereden kaça aldım?: Ödünç alınmış bir kitap

İkinci kitap ise şans eseri bana ulaştı. Eşimin babası kütüphanemden çok fazla kitap alır ve geri getirir. Yine geri getirdiği bir zaman aralarından bu kitap da çıktı.. Benim değil bu kitap dedim, babam da çok güzel oku sen bunu diyince, sıradaki kitabımın ne olduğu belirlenmiş oldu. Daha önce 2 kere okumuştum Maeve Binchy'i ilkinden ne kadar zevk aldıysam 2.sinden o kadar hoşlanmamıştım. Bu kitapta da bir kasabada çocukluk arkadaşı olan gençlerin çocukluktan erişkinliğe kadar olan hayatları anlatılıyor. Her bölümde kasabada yaşayan bir kişi anlatılıyor. Ve kimsenin dışarıdan göründüğü gibi değil, herkesin kendi iç dünyasında neler yaşadığını görüyor, insanları tanımadan önyargılı davranmamak gerektiğini anlıyorsunuz. Çok hoş ve düşündürücü bir kitap, okumanızı öneririm.

24 Haziran 2013 Pazartesi

De Niro'nun Oyunu



Kitabın Yazarı: Rawi Hage

Yayınevi: Everest Yayınları

Sayfa sayısı: 251

Nereden kaça aldım?: Migros kitap standından 5 TL


Marketten pek kitap alma huyum yoktur. Ama üst üste yığılmış kitaplar arasından kısa bir inceleme yapmadan geçemedim ve bu kitapla aramda bir bağ oluştu :). İyi ki diyorum, yoksa bu kitabı ben nerde bulup okurdum, ya da karşılaşırdım Allah bilir.

Beyrut'ta süregelen savaş, romanın baş kahramanları Bassam ve çocukluk arkadaşı George; nam-ı diğer De Niro, etrafında hikayeleştiriliyor. İki arkadaşın yan yana fakat zıt seçimleri etrafında şekillenen yaşamları romanın sonunda süpriz bir şekilde son buluyor. Yazarın yalın anlatımı başta beni biraz şaşırtsa da sonradan alıştım sanırım. Kitabı hafta sonu elimden bırakamadım resmen. Bahçede koltuğuma yapışık vaziyette saatler geçirdim. Tabi bu saatler çocukların uyku zamanında saatler olabildi, onun dışında dakikalarla sınırlı kalsa da benim için güzel zamanlardı.

Yukarıda da kızların erik toplarken ki neşesini fotoğrafladım.

Keyifli okumalar..

17 Haziran 2013 Pazartesi

Kağıt Kız


Kitabın Yazarı: Guıllaume Musso

Yayınevi: Doğan Kitap

Sayfa sayısı: 312

Nereden kaça aldım?: OkuOku

Zaten yavaş olan kitap okuma hızım ülkemizde olan durumları takip edeceğim diye iyice sekteye uğradı. Akşam işten gelip, çocukları yatırınca TV'nin, facebook'un başından kalkamıyoruz. Olanları sıkıntı, dehşet, gurur gibi karmaşık duygularla takip ediyoruz. Ne olacak? sorusu hiç eksilmiyor aklımın köşesinden.


Kitap tam bir tatil kitabı, çerez denilecek türden. Çok aman aman bir tarafı yok, eğlencelik bir şeyler arıyorsanız tavsiye edebilirim.

Yan taraftaki resim de bahçemizde yaptığım kitap - kahve keyiflerinden bir kare. Çocuklar dışarıda oynuyor, uyuyor, yiyor evin içine giremiyoruz, baştan aşağı yapılıyor.. Fotoğrafta yanımdan eksik etmediğim kitap da görülüyor :). Okumak için çok ideal bir mekan. Zaten kitabı da hafta sonu yine aynı yerde bitirebildim.




4 Haziran 2013 Salı

Direniş!


Yukarıda yazılanları keşke herkes anlayabilse!

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Kirpinin Zarafeti




Kitabın Yazarı: Muriel Barbery

Yayınevi: Turkuvaz Kitap

Sayfa sayısı: 280

Nereden kaça aldım?: OkuOku

Kitabı okurken kaç kişiye sayfalardan birer cümle okuttum hatırlamıyorum. Hayatla ilgili çok güzel tespitlerin olduğu bu kitaba, bir araya gelmez diye düşündüğünüz karakterlerin bir araya gelmesine hayran kalarak okudum. Bitmesin istedim, o yüzden çok yavaş okudum :). Kitabın yazarı felsefeci olduğu için , başlarda bolca felsefe okuma şansını elde ediyorsunuz. Sonlara doğru roman kısmı daha ağır basıyor, ama son ummayacağınız kadar kısa ve uyduruk  geliyor kitabın geneline göre. Neden böyle hızlıca toparlamış anlam veremedim. Ama siz yine de bu kitabı mutlaka okuyun. Kitabın başlarında o kadar çok cümle beğendim ki neredeyse her okuduğumu yazar oldum :).

"Yıldızların peşine düşenin sonu kavanozdaki kırmızı balık olmaktır." (s.13)

"Ters olan şey, çocukların yetişkinlerin nutuklarına inanmaları ve yetişkin olduklarında da kendi çocuklarını aldatarak intikam almalırıdır." (s.13)

"Yaşam saçmaysa eğer bu yaşamda parlak bir başarı göstermenin başarısızlıktan daha değerli olmadığını belli ki kimse düşünmemiş. Başarılı olmak daha rahat yalnızca. Üstelik bence aklı başında insana başarı acı verir; vasat zekalar ise her zaman bir şeyler umar." (s.15)

"Güçlüler insanlar arasında hiçbir şey yapmaz konuşup durmaktan başka" (s.45)

"İnsanlar eylemlerin değil, sözcüklerin güç sahibi olduğu bir dünyada yaşıyorlar; nihai yetenek dile hakim olmak." (s.46)

"İhlal ettiğimiz için daha büyük bir hazla yönetebileceğimiz bir ritüelin gücüyle hayatlarımızın karşısına çıkan bu anlar, kalbi ruhun kıyısına yerleştiren büyülü parantezlerdir; çünkü birazcık sonsuzluk, kaçamak da olsa yoğun bir şekilde gelip aniden zamanı döllemiştir." (s.76)

"Çünkü asıl kötüler herkesten nefret ederler; bu kesin ama özellikle de kendilerinden nefret ederler. Birisi kendinden nefret ettiğinde bunu hissetmez misiniz siz? Bu onu yaşarken ölü kılar, kendi olmanın bulantısını hissetmemek için kötü duyguları kadar iyi duygularını da uyuşturur." (s.78)

"Ama her şey vaktinde gelir... Beklemeyi bilen için herşey vaktinde gelir.." (s.90) Savaş ve Barış

"Danışman Bey'in yaşını bilmiyorum, ama gençken bile yaşlı gibiydi, bu da çok yaşlı olmasına rağmen hala genç görünmesini sağladı." (s.103)

"Yaşlıların biraz saygıya hakları var sanırım. Ve bir huzurevinde olmak, saygının sonudur. Bu kesin. Oraya gitmek şu anlama gelir: "Ben bittim, artık bir hiçim. Ben dahil herkes tek bir şeyi bekliyor. Ölümü. Sıkıntının bu üzücü sonunu." (s.109)

"Ama yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince bunun yarın yapılabileceği söylenir, ama bu da berbat bir şeydir; çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz?" (s.111)

"Duygularımız irademize karşı koyduğunda, amaçlarına erişmek için elinden gelen kurnazlığı ardına koymaz." (s.117)

"Yaşamak, beslenmek, üremek, doğma amacımızı yerine getirmek ve ölmek. Bunun hiç anlamı yok, doğru, ama işler böyle yürüyor. İnsanların doğayı zorlayabileceklerini sanmaları ve küçük biyolojik şeyler olma yazgılarından kaçabilecekleri yönündeki bu küstahlıkları!... ve kendi yaşam tarzlarının, sevme, üreme ve hemcinsleriyle savaşma tarzlarının acımasızlığı ya da şiddeti karşısındaki körlükleri!..." (s.204)

"İki saatlik uyku insan soyu karşısında sevimlilik göstermeye yetmiyor..." (s.207)

"Biz insanların bir hiçin peşinde koşmaya, gereksiz ve saçma düşünceleri birbirine katmaya büyük bir enerji adayabiliyor olmamız, buradaki fedakarlık beni her zaman büyülemiştir." (s.213)

1 Nisan 2013 Pazartesi

Onlar




Kitabın Yazarı: Adam Blake

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa sayısı: 512

Nereden kaça aldım?: Can Yayınları kampanyasından 5 TL

Ahh! Çok utanıyorum, bu kitabı ne kadar uzun sürede bitirdiğime inanamıyorum. Bilemiyorum ne oldu bana, okuma şevkime, havalar mı çarptı, güneş mi caydırdı beni ama süründü resmen çantamda :) Aslında kitabın merak uyandırıcı bir konusu var, zaman zaman detayları ile sıksa da gayet sürükleyici bir kitap ama okuyamama durumu tamamen benimle alakalı diye düşünüyorum. Gerilim türünde olan bu kitabın konusu esrarengiz bir uçak kazası ve belirli kişilerin ölümü ile başlıyor. Fakat öldüren kişilerle ilgili sır kitabın çoookkk arka sayfalarında anlaşılıyor. Sanki yazar vermiş olduğum bu kadar detay okuyucu sıkmıştır ben en iyisi sonunu uzatmayım der gibi sonlandırmış kitabı. Ama keşke böyle olmasaydı, en azından Tillman'ın ailesine çocuklarına kavuşup kavuşmadığı, Kennedy'nin yeniden çok sevdiği mesleğine dönüp dönmediği gibi durumlar biraz daha netleştirilseydi. Sonuçta o kadar verilmiş bir emek var, insan güzel bir şeyler duymak istiyor bu insanların hayatlarının gidişatı ile ilgili.. Gerilimden hoşlanıyorsanız, Yahudilik, İsa gibi konular ilginizi çekiyorsa bu kitabı seveceğinizi düşünüyorum.



26 Şubat 2013 Salı

Yağmur Kesiği




Kitabın Yazarı: Uğur Yücel

Yayınevi: Can

Sayfa sayısı: 149

Nereden kaça aldım?: Şafak'tan ödünç

Şafak sayesinde ilginç kitaplar okumaya devam ediyorum. Bu kitap her ne kadar bana hitap etmese de çok farklı bir deneyim yaşadığımı düşünüyorum. Zaman zaman İhsan Oktay Anar'ı anımsasam da kitabı okurken birden argo cinsellik kelimeleri giriyor cümleye :). Donup kalıyorsunuz noluyor diye.. Uğur Yücel'in çok çok farklı bir kalemi olduğunu söyleyebilirim. Kullandığı kelimeleri görünce vay be diyorsunuz kelime haznesi ne kadar geniş, ya da kelime haznem ne kadar dar diye de düşünebilirsiniz  :). Türk edebiyatına çok farklı bir soluk getirdiğini düşünüyorum, okumalısınız.

Kitaptan rastgele seçtiğim bir paragrafı alıntı yapmak istiyorum ki dili hakkında ufak bir fikriniz olsun.

"Prostia'da akşam çalgıcıları, asıl nefeslerini bir gün sonraki düğüne saklayıp tıngırım mıngırım aşk şarkıları çalıyor. Gelin kız, arkadaşlarıyla çeşme yanında uzak diyarların türkülerini okuyordu. Gelin kız mırın kırın ederek ağzının ucundan okuyordu türkülere karışan duaları. Bilmediği bir nedenle. Gerdek uzak! Valakso köyünden tüccar Odisseas kendine türkülerden uzak! Yaşlı beyaz göğüs kıllarına boğulacaktı. İnce bacaklar saracaktı bedenini bir gece sonra. Tam dolunayda verecekti cıvır vücudunu elalemin adamına." (s.86)

25 Şubat 2013 Pazartesi

Bir Çekiliş ve Sonrası..

Önce hikayeyi anlatayım. 365 Günlük blogunda ayraç çekilişini duyunca bir ayraç sevdalısı olarak katılmak istedim. Fakat çok kötü bir okuyucu olarak çekilişe katıldığımı unuttum :(. Şans da bana gülmüş :) Şanslıyım sanırım bu konularda. Ama unuttuğum çekiliş 5 gün sonra aklıma geldi :)). Bir de baktım ki bana çıkmış :( . Ama hemen dönüş yapmadığım için ayraçlar yeni sahibine gitmiş. Yine de blog sahibi bana yanda görmüş olduğunuz cicileri göndermiş. Bu hoş sürprizden dolayı açıkçası utandım :( Bir kere de buradan teşekkür etmek istedim kendisine.. 

18 Ocak 2013 Cuma

Geride Kalanlar




Kitabın Yazarı: Binnaz Öner

Yayınevi: Evrensel Basım Yayın

Sayfa sayısı: 248

Nereden kaça aldım?: Şafak'tan ödünç

Yine sevgili Şafak'ın oku çok acıklı, ağlayacaksın diyerek elime tutuşturduğu bir kitap. Çok acıklıysa almayım desem de aklım da kitapta kaldığından 5 gün içinde okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Tabi bu süreleri bana Şafak veriyor, yoksa benim bitirmem 10 günü bulurdu :). Sağolsun sayesinde çok hızlı kitap okuyorum.

Kitabın konusu her ne kadar gerçekte olanın çok çok az bir kısmını temsil etse de burada anlatılanlar bile neler yaşandığını gözler önüne sermeye yetiyor. 1915 yılında doğu illerinde başlayan zorunlu Ermeni göçü'nden bir kesit anlatılıyor bize. Başta Ermeniler için seferber olan Türk halkı'nın göç başladıktan sonra olanlar karşısında tavırları inanılmaz bir biçimde değişiyor. Olanları okurken kendinizden utanıyorsunuz.. Konu her ne kadar can alıcı olsa da anlatımını çok yavan buldum yazarın. 

11 Ocak 2013 Cuma

Yara İzleri




Kitabın Yazarı: Jorge Franco

Yayınevi: İthaki Yayınları

Sayfa sayısı: 314

Nereden kaça aldım?: Yine ödünç bir kitap

İş yerinden sevgili Şafak'ın okuduğu kitaplara karşı özel bir ilgim var. Kendisi de sağ olsun beni kırmayıp şu tarihe kadar bitireceksin diyerek :) kitabını veriyor. Bu sefer ben de kendisine Rüzgarın Gölgesi isimli kitabımı verdim. Böylece bir kitabı birden fazla kişi okumuş oluyor, çok da iyi oluyor. Gelelim kitaba, 3 kız kardeşin hayattaki şans(sızlık)larıyla dolu enteresan ve acı dolu hikayeleri anlatılıyor. Bu hikayeler "Acılar İcat Eden" Jennifer, "Telefon Bekleyen" Amanda ve "Bir Delilik Yapan" Leticia'nın hikayeleri. Anlatım üslubu çok yalın, akıcı. Zaten bir bakıyorsunuz sayfalar akıp gitmiş. Hayattan yaşadıkları kesitler kronolojik sırada anlatılmıyor. Kitabın son cümlesi çok vurucu :). Ben severek ve ilgiyle okudum. Bir sürü yeri not ettim..

"Herkes uyanacağı anın acısıyla yaşıyordu; çocuklardaki tek fark rol yapmaları gerekmemesiydi." (s.24)

"Biz kadınların tatmin için yaratılmadığını söylemekten utanç duymuyorum; ne tatmin etmek, ne de tatmin olmak." (s.76)

"Seksi aşkın pratiğe geçirilmesi olarak değil de tüm hayvani doğallığında görüyorum. Aşk bir his olarak gücünü kaybediyor ve gerçekte olduğu hali alıyor: Bir heves. Ya da annemin deyişiyle: Yalnızlık önleyici bir tırı vırı." (s.136)

"Milyonlarca kişiyiz ama iletişim kurmuyoruz, ayrıca yalnızlığımızda etiketlenmeyi sevmiyoruz." (s.137)

"Günahlar, sanki birer müjdeymiş gibi, ağızdan ağza yayılıyordu, kötü insan diye bir şey yoktu, yalnızca cesur insanlar vardı; aptallar dışarıda kalıyordu." (s.218)

3 Ocak 2013 Perşembe

Rüzgarın Gölgesi



Kitabın Yazarı: Carlos Ruiz Zafon

Yayınevi: Altın Kitaplar

Sayfa sayısı: 527

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Kitap ilk satırlarından itibaren sizi içine çekmeyi başarıyor. Roman içinde roman anlatılıyor. Kurgu mükemmel. Türkiye'de tanıtımı çok fazla yapılmadığı için 4. basımda kalmış ne yazık ki. Fermin karakterinin konuşmaları oldukça eğlenceli ve düşündürücü..
Hikayenin konusu şöyle; Daniel 10 yaşındayken babası onu "Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı" adını verdikleri gizemli bir yere götürüyor. Buradan kendisine bir kitap seçmesini ve bu kitabı ömür boyu saklamasını istiyor. Daniel'in seçtiği kitabın ismi "Rüzgarın Gölgesi" yazarı ise Julian Carax. Daniel bu kitabı okumakla kalmıyor, yazarının peşine düşüyor. Yazarın yaşadığı hayatı ve ölümünü araştırmaya başlıyor. Olaylar silsilesi bu şekilde devam ediyor ve sonlanıyor. O kadar çok beğendiğim cümle vardı ki hepsini not edemedim :)

"Kadınlar ve diğer dünyevi sorunlar hakkında büyük olasılıkla senden daha fazlasını biliyorum. Freud'un bizlere söylediği gibi, kadınlar düşündükleri ya da söyledikleri şeylerin tersini isterler, düşünürsen çok da kötü bir şey değil, çünkü erkekler onların tersine açıkça kendi üreme ve sindirim organlarını düşünürler." (s.141)

"Tüm zamanı bir tezgahın ardında geçiren herhangi bir kişinin yapabileceği kadar gülümsedim." :) (s.155)

"Bak, Daniel. Yazgı genellikle yalnızca köşe başında durur. Bir hırsız, bir fahişe ya da bir piyango satıcısı gibi. En genel canlandırma bu üçüdür. Ama yazgının yapmadığı şey ev ziyaretleridir. Onu kendine getirmek için sen gitmelisin." (s.240)

"Eğer herkes birinden canavar olarak bahsediyorsa, ortada iki olasılık vardır; bu adam ya biz azizdir ya da öykünün tamamını anlatmıyorlardır." (s.316)