Sayfalar

12 Aralık 2014 Cuma

Tutunamayanlar


Kitabın Yazarı: Oğuz Atay
Yayınevi: İletişim
Sayfa sayısı: 724
Nereden kaça aldım?: ARKADAŞ

Bu efsane kitabı okurken şekilden şekle girdim :) ve girdiğim şekilleri de kolaj yaptım. Çok sevdim, çok paylaştım, çok sahiplendim, çok efkarlandım, çok düşündüm, çok keyif aldım, çok hüzünlendim, çok dinlendim, çok yoruldum, çok uzaklaştım, çok yakınlaştım, çok uzattım ve bu çok hoşuma gitti. 1970'li yıllarda yazılmış bu kitapta, kendimi o kadar o ana yakın hissettim ki...

"Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkan var mıdı?" (s.202)

"Tarih bir tahriften ibarettir. Tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır." (s.231)

"Çürümek dedim de aklıma geldi: bugün iş peşinde koşmalıyım. Daire dediklerine göre, çevresinde dönüp duracaksın. Yumuşak bir dönüş: yavaş yavaş yıpratır insanı." (s.290)

"Birinci sınıf okuyucu; hayır, daha ileri: lüks okuyucu. Kitaplarının böyle okunduğunu bilselerdi fakirler, kim bilir ne kadar sevinirlerdi. Durmadan yazarlardı; bir türlü ölemezlerdi." (s.397)

"Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptığını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım." (s.598)

"Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler." (s.611)

"Montaigne, kötü davranışlardan, istediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil." (s.612)

10 Aralık 2014 Çarşamba

Tutunamayanlar - 4

Düşünceli görünüyorsunuz Turgut. Ne korkunç bir iftira. Beni mi düşünceli görüyorsunuz? Hiç adetim değildir: düşünmem. Hayır, düşünceli görünüyorsunuz. Muhakkak bir sıkıntınız var. Demek yakalanmak için bir tuzak bu. Düşünceli görünüyorsunuz. Düşünmeyince kurtuluyorsunuz. Neyin var, düşünceli görünüyorsun. Bu sözden sakınmalı. Düşüncesiz de olma. O zaman da ne kadar düşüncesiz bir adam, derler. Düşünün, düşünün ama durup dururken düşünmeyin. İşinizde çalışırken düşünün. Ev satın alırken düşünün. Çocuklarınızın geleceğini düşünün. Yalnız, akşam evde otururken, durup dururken düşünmeyin.
(s.556)

Tutunamayanlar - 3

Düşünmek, hayatı ne karmaşık bir biçime sokuyor. Bu telaş içinde bekleneni veremiyorum. Her gün açıklanamayanlar biraz daha artıyor. Tarifi güç bir yorgunluk geliyor üstüme.
(s.553)

24 Kasım 2014 Pazartesi

Yeni Kitaplar ve Özlemim

Arkadaş yayın evinden sipariş ettiğim kitaplarım geçen hafta geldi ve Idefix kitap fuarının başladığını öğrendim. Her an ikinci siparişimi verebilirim, her ne kadar Tutunamayanlar yavaş ilerlese de; ve okunacaklar çoğalsa da. Tutunamayanlar çok farklı bir kitap; ağır, özümseyerek, aceleye getirmeden ve tadını çıkara çıkara okuyorum. Öyle bir kitap ki tek postta onu anlatamayacağımı düşündüm. Bu yüzden bir kenara not etmek yerine buraya yazıyorum, parça parça...

Annemi özlüyorum, çok özlüyorum, bu özlemimi ablamla, eşimle veya arkadaşımla paylaşmak bana yetmiyor. Sürekli bunu dile getirmek istiyorum. Neredeyse 5 ay oldu, kokusunu hatırlamak istiyorum, çekiyorum çekiyorum gelmiyor burnuma. Artık yok. Ne zaman ki biri bir şey anlatsa bunu geriye dönüp kendimle özdeşleştiriyorum, ben de annemle yapmıştım, ya da annem de böyle yapardı diye. Kendimi tutuyorum o anda ancak kendimle kalınca tutamıyorum. Göz yaşları içimdekini atmama yardımcı olsa keşke, olmuyor olamıyor. Boğuluyorum tüm bu anılarda, çıkmak isteyip, çıkamıyorum. Sağa bakıyorum annemin menekşesi, ona su verişi canlanıyor gözümde. Sola bakıyorum annemin cüzdanı, içine vesikalıklarımızı nasıl yerleştirdiği geliyor.. Gözümü kapatıyorum, sanki annemmişim gibi yatağında can verirken acı çekti mi? rüya gibi tuhaf bir şeyler yaşıyorum, hıçkırıklar yükselmeye başlıyor istemeden. Geçmeyecek hiç bir zaman biliyorum, bunu her zaman hissederek yaşayacağım. Artık kendimi anlatacağım bir annem yok, hala var olduğunu sandığım zamanlar oluyor ne yazık ki.. Melek annem sen iyi ol yeter ki, ben bir şekilde iyi olacağım, merak etme..

21 Kasım 2014 Cuma

Tutunamayanlar - 2

Kaç yıl sonra başlayacağını henüz bilim adamlarımızın kesinlikle tespit edemediği tunç devri, halkımız için bir altın devri olacaktır. Bir kısım ilahıyatçılara göre bu devir, İsa'nın İkinci Gelişi ile aynı zamana raslayacaktır.
Tunç devrinde insanlarımız arasında, birinci sınıf vatandaş, ikinci sınıf vatandaş ve halk şeklinde yapılan ayrım ortadan kalkacaktır.
Umumi nakil vasıtalarında biletçiler, halka, bay ve bayan gibi kaba tabirlerle hitap etmeyeceklerdir.
Şöförler halka eziyet etmeyeceklerdir. Bozuk para bulunduracaklardır.
Köylüler, en kalın elbiseleriyle, güneş altında çömelerek saatlerce devlet kapısında beklemeyeceklerdir.
Apartman kapıcılarının saltanatı sona erecektir.
Kalabalık caddelerde oyuncak satan esmer adam, kemer satan ve olduğundan yirmi yaş fazla gösteren adam ve küçük şişelerde ne olduğu anlaşılmayan bir sıvı satan ve sar'ası yüzünden sık sık kaldırımlara düşen adam ve meyhanelerde fıstık satan gözlüklü genç adam ve gene meyhanelerde kasap oyunu oynayarak hayatını kazanan Koço ve artık yaşlandığı için rakı isteyince şarap getiren garson Tanaş, bu zavallı durumlarından kurtarılacaktır.
Herkes istediği mesleği seçecektir. Ressam olmak isteyenler reklamcı, yazar olmak isteyenler mühendis, mimar olmak isteyenler iktisatçı, meyhaneci olmak isteyenler hukukçu, hukukçu olmak isteyenler texgahtar, adam olmak isteyenler uşak ve dilediği gibi yaşamak isteyenler rezil olmayacaklardır.
Delilerle alay edilmeyecektir. Mahalle çocukları böylelerinin peşine takılmayacaktır.
Para kazanamayanlara serseri denilmeyecektir.
Babalar, kızlarını her çeşit insana vereceklerdir.
Sokak köpeklerinin durumu düzeltilecektir.
Çocuklar, masallarla ve Allahın vereceği cezalarla korkutulmayacaktır.
Taşradan gelenler, şehirde doğmaktan başka meziyetleri olmayanlar tarafından hor görülmeyecektir.
Kurnazlık ortadan kalkacaktır. Bu konuda sıkı tedbirler alınacaktır.
Yüreğimizi ezen bu sıkıntı, başımızdaki bu ağırlık kalkacaktır.
O zaman, bin yıllık saltanat başlayacaktır. Bin yıl daha sürecektir. Bin yıl daha sürecektir. Bin yıl daha sürecektir. Bin yıl daha sürecektir. Bin yıl daha, bin yıl daha...

7 Kasım 2014 Cuma

Tutunamayanlar - 1

Mükemmel bir daire çizilemeyeceği gibi,
Aklın ve tecrübenin de insanı idaresi kolay değil.
Tanrı çizmiyor her zaman kaderimizi;
Madde ve ruh arasına çizilen sınırdaki kesinlik yok.
Büyük ihanetler pençesinde tutuyor insanı,
Büyük karışıklıklardan kaçtığı yerlerde bile.
(s.142)

4 Kasım 2014 Salı

Golem ve Cin


Kitabın Yazarı: Helene Wecker
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa sayısı: 640
Nereden kaça aldım?: IDEFIX

Kitabı bitireli 10 gün oluyor ancak şimdi fırsatım oldu blogumu güncellemek için. Bu sefer kitabın fotoğrafını çalışma odamdan da bir kesit alarak çektim. Çok sevdiğim, huzur bulduğum, kitap okumasam bile boş boş oturabildiğim, kafamı dinlediğim, mutlu olduğum evimin en güzel köşelerinden biri burası. Kitaba söylenecek pek bir sözüm yok, hayallerin ötesinde, evrenin ötesinde, insanın ötesinde iki varlığın hikayesini Golem'i ve Cin'i tanıyoruz. Onları anlamaya çalışıyor, onlarla birlikte heyecanlanıyoruz. Müthiş bir hikaye, müthiş bir kurgu, mutlaka okumalısınız.

" Yine de aşkın temeli yalnızlıktır, arzular çok geçmeden tükenir. Ortak bir geçmiş, gelenek ve değerler iki insanı fiziksel birliktelikten çok daha fazla birbirine bağlar." (s.214)

" Oysa onun tek istediği, alışılmışın rahatlığıydı." (s.262)

"Günlerini ekmek pişirerek harcamak seni üzmüyor mu?" "Üzmeli mi? Ekmek yapmak diğer işlerden daha mı değersiz?" (s.354)

" Öfkenin nesi kötü ki? En saf, en dürüst duygu!" (s.356)

18 Eylül 2014 Perşembe

Çakma Anne

Kitabın Yazarı: Alicia Ybarbo, Karen Moline, Laurie Kilmartin
Yayınevi: Domingo
Sayfa sayısı: 176
Nereden kaça aldım?: IDEFIX

Kitap bir harika, hiiç öyle ben kötü bir anne miyim, acaba bir şeyleri eksik mi yapıyorum, çok mu serbest bırakıyorum ben bu kızları (çocukları) diye düşünmenize gerek olmadığını süper bir dille anlatıyor. Kitap 1 günde bitti, metroda okurken suratımda gülümsemeyle yapışık bir şekilde eve gidip geldim. Espriler diz boyu, aşağıdaki örnek sayfayı görün ve bu kitabı okuyun.. Pişman olmayacaksınız..


17 Eylül 2014 Çarşamba

Bir Cinayetin Psikanalizi

Kitabın Yazarı: Jed Rubenfelnd


Yayınevi: Koridor


Sayfa sayısı: 488


Nereden kaça aldım?: IDEFIX

Nisan'ım kreşe, Eylül'üm okula başladı. Ödev telaşı ve hadiler de başladı.. Anne olmak zor, sabahları 6 - 7:30 arasını krizsiz geçirmeye çalışsam da çoğu zaman başaramıyorum. Bu sabah tam birbirimize girmeden evden çıktık diye sevinirken, Eylül okulda ağlamaya başladı (10 günden sonra :(). Nisan zaten kreşe başladı başlayalı her sabah ayrılışta 2 damla akıtıyor :(. Onları o halde bırakıp gitmek benim için hiç de kolay olmuyor.. Duygusal yaklaşmamak lazım ama aklım kalıyor işte. Bu hafta eğitimde olduğum için yolda gidip-gelirken okuma fırsatım oldu ve bitirebildim.. Kitapta işlenen konu başlıktan farklı değil, bir cinayet ve bir saldırı var. Saldırılan kız'a Younger'ın yaptığı seanslar, bunları hocası Freud ile paylaşması, analizler vs.. Aynı anda dedektiflerin de zanlıyı bulma çalışmaları ve hepsinin ortak bir noktada buluşmasını keyifle okuyorsunuz. Kitap tamamen kurgu değil, Freud, Jung ve Younger'ın yaşadığı dönemden büyük bir miktarda esinlenmiş ancak olaylar kurgulanarak birleştirilmiş, neyin gerçek neyin kurgu olduğu ise sonsöz ile okurlara aktarılmış. Keyif alarak okuduğum bir kitap oldu.

"Bence hayal görüyorsun, dedi Freud. Ve hayal gücünün ardında daima bir dilek vardır." (s.78)

" 'Duygularımızdan sorumlu değiliz,' diye cevap verdim. 'Dolayısıyla hiçbir duygumuzdan utanmamız gerekmez.'" (s.114)

"'Rüyalarımız', diye başladım. 'önceki gün yaşadığımız deneyimlerin parçalarından oluşur.'" (s.109)

"Olmak mı, yoksa olmamak mı? İşte bütün mesele bu: Hamlet için olmak, durağanlık, acı, korkaklıktır; olmamak ise cesaret, girişim ve eylemle bağlantılıdır." (s.372)

"Bazı insanlar, genellikle kendilerine en çok acı veren şeyle uğraşmayı severler." (s.473)

"Dr. Freud mutsuzluğun, anılarımızı bırakamamamızdan kaynaklandığını düşünüyor, dedim" (s.478)

5 Ağustos 2014 Salı

Bumerang

Kitabın Yazarı: Reginald Hill


Yayınevi: Koridor

Sayfa sayısı: 544

Nereden kaça aldım?: Ablam ödünç verdi

Kafayı dağıtmak için birebir. Polisiye, intikam, entrikalarla dolu harika bir kitap. Ablam siyah-beyaz bu serinin hepsini okumayi hedefliyor, ara sira duraklarimiz kesistiginde ben de aliyorum ondan odunc. Yandaki fotografi Rize'de Ekodanitap adli dogalligin bozulmadigi, isletenlerin İstanbul'un kesmekesinden kacip burada evlerini de insa ettikleri muthis manzarali bungalovdan cektim. Rizeye giderseniz buraya ugramanizi tasiye ederim. Ayder Yaylasi'na 10 km uzaklikta bulutlarin ustunde, altinda akan cayin sesiyle ve goruntusuyle, karsisinda heybetli, agaclarla kapli dag, kelimelerle anlatmak cok zor.. Her neyse kitabin konusu cocuk pornosu sucuyla iftira edilip guzel esi ve isiyle harika bir hayati olan Wolf'un nasil dibe vurup intikam duygusu ve sevgili hapishane psikologu ile birlikte yeniden hayata donusunu anlatiyor.

"İnsanlar bazi seyleri yapmaktansa, onlardan kacinma konusunda daha iyi oluyorlardi. İsler kotuye gittiginde, iyiye varma mucadelesi degil, kurtulmak icin daha kotuyu arama mucadelesi yapmak gerekirdi." (s.343)

"Hadda, insanlar hayatta kalabilmek icin baskalarina tepeden bakabilecekleri bir gorus noktasina ihtiyac duyarlar, diye dusundu. Bunun icin zekalarini, guzelliklerini ve dindarliklarini kullanirlar." (s.420)

1 Ağustos 2014 Cuma

Kış Uykusu

İki gündür çocuklar yok, babaları ve büyüklerle dağ evinde kalıyorlar. Ben de bekarlık sultanlıktır modunda ilk akşam kendimi kitaba verdim, ikinci akşam da sinemaya gittim. 3 saat 15 dk boyunca Nuri Bilge Ceylan'ın ödül alan Kış Uykusu filmini izledim. Önceden neyle karşılaşacağıma hazırlıklı olarak gittim ve aradığımı buldum. Kitap okur gibi diyalogların sıkmadığı, her şeyin yerli yerinde abartılmadan sergilendiği, gereksiz neredeyse hiç bir konuşmanın olmadığı muhteşem bir filmdi. Haluk Bilginer'in bu film teklifini reddettiğini ve yönetmenin Haluk Bilginer'e ne zaman uyacaksa o zaman çekilsin dediğiyle ilgili şeyler okudum. Çünkü bu rolü sadece onun oynayabileceğini düşünmüş, şimdi benim aklıma Mehmet Aslantuğ da geldi yazarken sanki o da yapabilirmiş gibi.. Ben oyunculuktan ne anlarım :).



Her neyse filmi çok güzel özetleyen bir yazıdan şu cümleleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.




"Nuri Bilge Ceylan bu sefer olduğu yere dahi ‘uzak’ insanların hikayesizliğini anlatıyor. Hikayesizlik; çünkü belli ki aynı insanların hayatından rastgele seçilecek bambaşka bir kesitte de aynı şeyler yaşanıyor. Aynı başlangıçsızlık, aynı sonuçsuzluk ve ikisinin arasındaki muhteşem karmaşa bütün hayata hükmediyor."

22 Temmuz 2014 Salı

Aşık Papağan Barı


Kitabın Yazarı: Nazlı Eray

Yayınevi: Merkez Kitaplar

Sayfa sayısı: 189

Nereden kaça aldım?: Bilmiyorum

Kitabın kapağını kapattıktan sonra bu kadar duygu karmaşası yaşayacağımı bilemezdim. Sızlayan burnum, dolan gözlerim istemim dışında hareket ediyorlardı.Ölümle yaşam arasında geçen kısacık zamanda neler yaşamadı ki kızıl saçlı güzel kadın. Nerelere gitmedi, kimlerle karşılaşmadı.. Mistik öğelerin havalarda uçuştuğu ortamlarda ya da tek ortam mı demeliydim (aşık papağan barı) sohbetin ta dibine kadar gittiler. Bırakın rüyayı muskanın bile içine girdiler :).. Her ne kadar sonlara doğru kendini tekrarlıyormuş gibi gelse de benim için oldukça farklı bir okuma oldu.

"Her şey iki dudak arasında. Bunu biliyorsun değil mi?"
"'Evet' dedi dudak. 'Göz görür, kulak işitir, beyin çalışır, dudak konuşur.'" (s.125)

"Yaşamda kim koyuyor ki kuralları? dedim"
"Kim koyuyorsa, sıkıcı tutuyor biraz işi, " dedi dudak.
"Yaşam çok kısa.." diye mırıldandım.
"Kaç metre?" diye sordu dudak.
"Bilmem, birkaç elbiselik..
Bir çocukluk,
Bir gelinlik,
Bir yaşlılık elbisesine ne giderse.."  (Girişten)

"Acaba boşuna mı uğraşıyoruz mutlu olabilmek için? Mutluluk kuş gibi bir şey mi? Uçtu gitti de biz mi farkında değiliz? Uğraşıp duruyoruz. Bu yakınlarda bir çok sevdiğim insanı yitirdim. Acaba, diyoru  ben de mi onların yanına gitsem? İncecik bir çizgi ayırıyor beni onlardan. Geçsem mi o çizgiyi, tüm bu mücadeleyi geride bırakarak..." (s.139)

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Sultana Dokunmak

Kitabın Yazarı: Hakan Yel

Yayınevi: Altın Kitaplar

Sayfa sayısı: 351

Nereden kaça aldım?: Idefix

Kafamı dağıtmak için düşünmemek için güzel bir alternatif olan Sultana Dokunmak ne zamandır listemde olan ancak hiç bir yerde bulamadığım bir kitaptı. Idefix kitap fuarında görünce de kaçırmamıştım. Kitap bittikten sonra yeni kitap çekilişini yapmak üzere Eylül'le birlikte kütüphaneye gittik ve benim için bu işlemi büyük bir heyecanla yaptı. Sonra da biten kitabımla bir veda fotoğrafı çektim. İçinde mistik öğelerin de bulunduğu, tarikat, ajanlar, MIT gibi konu başlıklarının bulunduğu soluksuz okuyacağınız harika bir kitap.

"Gökyüzünde parlayan güneşe gözlüklerinin ardından bakan Selim, içine çöreklenen bütün mateme inat hayatın hiçbir şey olmamış gibi devam etmesine anlam veremiyordu." (s.153)

"Rüzgarın taşıdığı keskin deniz kokusunu ciğerlerine çekti derin bir nefeste. Sağlıklı olmanın güzelliklerini düşündü. Gerçekten insanın sahip olduğu büyük hazineydi sağlık." (s.236)

13 Temmuz 2014 Pazar

Çocuklar İnsandır

Çizimlerini Turhan Selçuk'un yaptığı, fotoğrafların Ara Güler'e ait olduğu kitap önceden "Allah'ın Askerleri" adı ile yayındayken özel bir baskı ile bu ismi almıştır. 1970'li yıllarda Yaşar Kemal'in sokak çocukları ile birebir konuşmalarını içeriyor. Sokak çocuklarının dünyasına gidiyorsunuz, her birinin dramını okurken siz de yaşıyorsunuz.

"İnsan, evrende gövdesi kadar değil gönlü kadar yer kaplar." (s.9)

8 Temmuz 2014 Salı

Nasıl Olsa Her Şeyin Zamanla Sonu Yok mu?


Seninle dinleyemediğimiz şarkıları şimdi sensiz dinliyorum anne. Kulağımda Zeki Müren, sana yazıyorum. Umarım orada acı çekmiyorsundur, seni hep bu resimde ki gibi hatırlamak istesem de son zamanlarda neler yaşadığını biliyorum, paylaşamasak da acını hep yanında olmaya çalıştım. Bir boşluk içindeyim, buna alışmak zaman alacak biliyorum, ancak özlemim giderek artıyor. Telefonumdan silemiyorum seni arayamayacağımı bile bile, bir iyi bir kötü tuhaf bir haldeyim. Nasıl olacak be anne?
Huzur içinde yat.
Kızın

6 Haziran 2014 Cuma

Yenilenen Kütüphanem, Kızlarım, Bahar, Yavrular ...



Kızlar, arkadaşları Zeynep'i aralarına almış yürüyüş yapıyorlar ben de arkalarında tabi.. Harika çiçekler ve ağaçların eşlik ettiği doğanın kendisini tüm ihtişamıyla gösterdiği bu mevsimi yaşamak insana gerçekten huzur veriyor. 





Kulağınızı kabartıp etrafı dinlediğinizde duyacağınız sesler çoğunlukla kuş sesi ve meyve ağaçlarına dadanmış arı sesi oluyor :). Çiçekler yanda görmüş olduğunuz gibi can havliyle dallarından fışkırmışlar.. 









Yürüyüş yaparken ilk önce kuş sesi sandığımız dikkatle dinleyince yavru kedi olduğunu anladığımız bu kedinin derdini anlayamadık. Maması da vardı su verdik içmedi de. Yolumuza devam ederken bir baktık sitenin köpeklerinin yavrusu olmuş haberimiz yok. Şu sevimliliklerine bakar mısınız! 







Hava kararınca yapılacak tek etkinliğimiz şömine, kitap ve atıştırmalıklar oluyor. Doğanın içinde olan bu yere televizyonu sokmak istemedik tüm ısrarlara rağmen direniyoruz :). Hafta sonu kaçtığımız doğa ile kendimize geliyoruz. Hafta içi ise akşamları kızları uyuttuktan sonra yenilediğimiz mabedime kaçıyorum, kütüphaneme.




Ankara'da ki evimizde önceden kitaplıkların da olduğu ancak bir nevi depo vazifesini üstlenmiş bu odayı aşağıdaki gibi kütüphane haline getirdik. Evden çalışmam için ufak bir masa tablasını da eşim benim için araya sıkıştırdı. Okuma lambası diye başının etini yediğim bunca seneden sonra kavuştuğum lambanın sadece ışığını görüyorsunuz :). Bir de berjerime kavuşursam onu da cam kenarına koyacağım ve okuma keyfimi katlandıracağım.




Yan tarafta ayıklaya ayıklaya bu kadar azaltabildiğimiz ders kitaplarımızı üst rafta da klasikleri görebilirsiniz. Tabi eşimin baktığı çiçekleri es geçmeyin lütfen. Bu post tamamen kendim için hazırlanmış bir nevi motivasyon postu oldu. Her bir fotoğrafa bakınca kendimi mutlu hissetmek ve şükretmek için.


Sevgilerimle..

29 Mayıs 2014 Perşembe

Kazanan Yalnızdır



Kitabın Yazarı: Paulo Coelho

Yayınevi: Can Yayınları

Sayfa sayısı: 376

Nereden kaça aldım?: D&R Tepe Prime Can Yayınları 5 TL kampanyasından

Yıllar önce yazarın Simyacı adlı kitabını okuyup çok sıkıldığımı hatırlıyorum. Ben de değişmiş olabilirim (yaşlanıp, olgunlaşıyorum sonuçta), yazar da farklı bir şekilde yazmış olabilir bilmiyorum. Ama bu kitabı, konusu her ne kadar saçma olsa da arada yakaladığım cümlelerle beni düşünmeye sevk etti, ve sevdirdi. Zaten çok fazla düşündüğüm için karamsar ruh halinden çıkmak isteyip de çıkamadığım gündemden, hayattan, hastalıktan "yeter" diyerek bir an da olsa şu fotoğraftaki gibi huzurlu anlara oldukça ihtiyacım oluyor. Şanslıyım ki böyle anları yaratabiliyorum kendime, fakat ne yazık ki bunu söylerken dahi utanıyorum rahatlığımdan :(. Bir tweet okumuştum geçenlerde "Bu dünyanın keyfini çıkarmak istiyorsan, gamsız olacaksın." Ama olunmuyor, oldurmuyorlar, nafile bir telaş, çaba ile sürdürüyoruz yaşamımızı. Yüzümü güldüren belki de yaşama bağlayan tek şeyin kızlarım olduğunu düşünüyorum çoğu zaman.

Bu postta kitaptan koptum iyice, altını çizdiğim cümleleri aşağıya sıralayım da içiniz daha da kararsın :).

"Gırtlağımıza kadar yalanlara gömülmüşüz, manevi değerlerden çok bilime inanıyor ve ruhumuzu toplumun bize dayattığı şeylerle besliyoruz, oysa aslında yavaş yavaş ölüyoruz, çünkü çevremizde neler olup bittiğini biliyoruz, hiç planlamadığımız şeyleri yapmaya zorlandığımızı, üstelik bütün bunlardan vazgeçemediğimizi, kendimizi gerçek mutluluğa, aileye, doğaya, sevgiye veremediğimizi biliyoruz. Peki neden böyle oluyor? Çünkü sorumlu insanlar olduğumuzdan, hayatımızın geri kalan bölümünü kendimizi birbirimize adayarak yaşayabilmek için mali istikrara kavuşabilelim diye, başladığımız işleri bitirmek zorunda hissediyoruz kendimizi." (s.113)

"Ayna mükemmel yansıtır; hiç hata yapmaz, çünkü düşünmez. Düşünmek, hata yapmak demektir." (s.217)

"Bildiğiniz her şey, uzun yılların çalışmalarından doğan deneyimlerden geliyor. Ama bu eski çözümler yalnızca eski sorunlara uygulandığında geçerlidir. Yaratıcı olmak istiyorsanız, bütün o deneyimlerden öğrendiklerinizi unutmaya çalışın." (s.320)

"Toplum suçu önlemek için harekete geçmiyorsa, insanlar da doğru olduğunu sandıkları her şeyi yapmaya hak kazanırlar." (s.140)

"Tecrübelerim bana, insanların yalnızca, elde edip edemeyeceklerinden emin olmadıkları şeylere değer verdiklerini öğretti." (s.160)

"Bu dünya  böyledir işte; yıllar içinde sıradan insanlar haline geliriz, yalnızca tuhaf ya da aşırı coşkulu biri gibi görünmemek ilgilendirir bizi." (s.322)

15 Mayıs 2014 Perşembe

Utanıyorum..


Akşam arabama binip eve gidebildiğim için utanıyorum..
Çocuklar yemeğe burun kıvırınca utanıyorum..
Haberleri LCD televizyonumdan izlerken utanıyorum..
Müzik dinlerken, kitap okurken utanıyorum..
Normal olan gündelik şeyleri yaparken utanıyorum..
1 hafta sonra her şeyi unutup hiç bir şey olmamış gibi yaşamak durumunda olmaktan utanıyorum..
Kendini sedyeden daha kıymetsiz hissettiren, iteleyen, öteleyen, kandıran,
Utanmayanların yerine de utanıyorum..

Hepimizin başı sağ olsun..

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Anneler Günü ve Ordan Burdan..




Dün kızlarım bana çiçek toplamış, ben yürüyüş yaparken :).
Eve geldiğimde çiçekleri mutfak tezgahında gördüm ve hemen suya koydum. Eylül de okulda çok anlamlı bir hediye hazırlamış bana. Arkasında "CANIM ANNEM" yazılı önünde de kendi yaptığı bir resim olan ayraç. Görünce çok sevindim, kızım da hemen mevcut ayracı değiştirme görevini üstlendi :)



















Geçen hafta İstanbul'a giderken kızlara size kitap göndereceğim diye söz vermiştim, bu vesileyle yeni bir Idefix siparişim oldu ve aşağıdaki kitaplar ile tüm hafta sonunu geçirdik. Bir tane de kendim için attım sepete :).

İstanbul'a gitmeden önceki gün 2. anjioödem atağımı geçirdim. Pek bilinen bir rahatsızlık değil, birden yanağınız, dudağınız ya da gözünüz şişiveriyor. En azından şimdilik benim sadece buralarım şişiyor, traji komik bir görüntü oluşsa da ciddi bir durum olabiliyor, şişme yerine göre. Ne yazık ki kesin bir tedavisi yok, her hangi bir şey tetikleyebiliyor. Acilde müdahale ile 2 günde ancak normale döndüm, kendi kendine 72 saate kadar uzayabiliyor. Ankara'dan bu rahatsızlıkla yaşayan arkadaşlar vardır mutlaka. Blogumu okuyorsanız yazabilir misiniz? 

9 Mayıs 2014 Cuma

İncelenen Hayatlar

Kitabın Yazarı: Stephen Grosz

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Sayfa sayısı: 200

Nereden kaça aldım?: İdefix

Kitabı İstanbul'da bitirdim. Eğitim için geldiğim İstanbul'da sabahları eğitim başlayana kadar çok vaktim oldu. Kitabı SabitFikir dergisinde görüp listeme eklemiştim. Bir psikanalistin hastalarıyla yaşadığı deneyimleri hikaye tadında okuyabiliyorsunuz. Ölüm, hastalık karşısında insanların neler hissettiği, aldatılma, sevgi eksikliği karşısında çok farklı davranan insan prototipleri, çocuklarla yapılan seanslar sorunlar.. Çok derine inmeden yüzeysel olarak hikayelerini öğreniyorsunuz çeşit çeşit insanın. Sonra kendinize bakıp şükrediyorsunuz, ne zaman nerede başınıza ne geleceğini bilmeden :)

29 Nisan 2014 Salı

Çırak


Kitabın Yazarı: Tess Gerritsen

Yayınevi: Martı Yayınları

Sayfa sayısı: 392

Nereden kaça aldım?: İdefix

Tarihçiden sonra yazıları büyük ve daha ince bir kitap okumak tuhaf geldi. Kolay okunan ve heyecanın hiç bitmediği bir gerilim romanıydı. Ciltli seçeneğinin olması çok güzel benim tercihim de ciltliden yana oldu. Cerrah serisinin 2. kitabı, ben Cerrah'ı okumamıştım ancak o kitapta neler olduğunu bu kitabı okurken anlamanız zor olmuyor. Kitabın son cümlesinden serinin bitmediğini cinayetlerin ya da olayların bir şekilde devam edeceğini anlıyorsunuz. Ancak sanırım ben devam etmeyeceğim :) Çünkü sırada keşfedilecek çok kitap var.

24 Nisan 2014 Perşembe

Idefix Siparişlerim
















Idefix'in bahar kampanyasından aldığım kitaplar heyecanla okunmayı bekliyor. Metis Yayınları'ndan bir kitap alınca aşağıdaki sevimli Metis defterini, herhangi bir alışverişte ise sabitfikir dergisini hediye olarak gönderiyorlardı.



sabitfikir dergisi'ni ilk defa okudum ve çok hoşuma gitti, içindeki kitap önerilerinden sonra bir sipariş daha verdim, çocukların ne zamandır istediği Karlar Ülkesi DVD'si ile birlikte.



18 Nisan 2014 Cuma

GABRIEL GARCIA MARQUEZ'in Veda Mektubu..

Fonda Chris de Burg - Sealed With a Kiss parçasıyla aşağıda Marquez'in veda mektubu.. :(

Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni 
ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama 
en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve 
düşünürdüm. 
Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. 
Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye 
boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. 
İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. 
Baskaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken 
uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı 
dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. 
Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, 
sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. 
Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve 
güneşin göstermesini beklerdim. 
Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti 
şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. 
Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını 
hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. 
Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, 
karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve 
erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna 
ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. 
Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne 
kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. 
Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak 
sağlardım. 
Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini 
öğretirdim. 
Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm 
insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların 
zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. 
Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu 
kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. 
Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim 
pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir 
şekilde... 
Artık ölebilir miyim?

15 Nisan 2014 Salı

Tarihçi


Kitabın Yazarı: Elizabeth Kostova

Yayınevi: İnkılap Kitabevi

Sayfa sayısı: 648

Nereden kaça aldım?: Arkadaş

2 aydır devam ede(meye)n okumam sonunda bitti. Kitap kötü müydü hayır, hatta ilginç bir konusu vardı. Öyle ki bu sayede Drakula'nın efsanevi tarihini öğrenmiş oluyorsunuz, İstanbul, Macaristan, Bulgaristan arasında mekik dokuyan kahramanlar Drakula'nın izini sürerlerken korku, heyecan ve Drakula'nın zamanında insanları nasıl işkencelerle öldürdüğünü okuyup kanınızın donmasına engel olamıyorsunuz. Paul'le birlikte babasının  dolayısıyla Drakula'nın izini süren Helen'in Türkler hakkındaki olumsuz fikirlerini de okuyup nasıl düşündükleri hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. 

Kitabı bitirdikten sonra kısa bir araştırma yaparım, bu kitabın da film haklarının satın alınmış olduğunu okudum. Filmi kitabından daha heyecanlı olabilir ancak henüz ortada elle tutulur bir şey yok.

"İnsanoğlunun yapmış olduğu büyük kötülükler kuşaklar, yüzyıllar, hatta bin yıllar boyunca yaşar. Ve bizim tek tek bireyler olarak yaptığımız iyi şeyler, kısa ömrümüzle birlikte yok olur gider." (s.76)

19 Şubat 2014 Çarşamba

14 Şubat - Makarnalar

Kitabı gördüğüm anda eşime söylemiştim ilk özel günde bana bunu alabilirsin diye :).. Gerçi 14 Şubat'ın bizim için özel bir gün olduğu da yok da işte, bu sene kapıldık bu furyaya. Tabi ne alacağım derdi olmadığı için onun da işine gelen bu durum hepimizi mutlu etti :). Kitapta birbirinden nefis makarna ve soslu makarna tarifi var. Eylül sabah incelerken "off anne bunlar nefiss, Nisan baksana makarnalara mmhh, çok canım çekti , Şengül Teyze'ye söyleyelim de yapsın" şeklindeki konuşmaları dinlemek, işe hazırlanma esnasında çok keyifli oldu. Şimdiye kadar pek önemsemediğimiz Sevgililer Günü bize aşağıdaki sofrayı hazırlamamız için bir bahane oldu aslında. 


Penne Arabiata ve Ispanaklı Mantarlı dip sos hazırladık. Arkasından da Limonlu Cheesecake ile kapanışı yaptık. Tüm tariflere yemek sitemizden erişebilirsiniz.

Hiç kitap göremiyoruz derseniz de çok çok haklısınız yine duraklama dönemine girdim sanırım :(. Tarihçi okumaya devam ancak uzun bir süre de bitecek gibi görünmüyor. Akşamları film izlemeye sardık. Filtre Kahve - Çikolata ve Film üçlemesinden çıktığım anda kitabı da bitiririm diye umut ediyorum.

İyi okumalar..

21 Ocak 2014 Salı

Paradokya - Okuyamadım :(

Bu kitabı alma serüvenim şöyle oldu. Anneme marketten alışveriş sonrası bu kitabın 2. serisini hediye etmişler, annem de bana verdi. Bir baktım serinin 2. kitabı, aa dedim ilk siparişte ilkini alıp okuyayım sonra buna geçerim dedim. Demez olsaymışım :(. Kitabı çok fazla kötülemek istemiyorum sonuçta emek var, belki de benim yaşıma uygun bir kitap değildi :) 14-15 yaşındaki gençler severek okuyabilir. Kitapta verilen şifreli yazıyı benim çözmemi bekleyen tuhaf bir durumla karşılaştım, daha şaşırtıcı olan ise bu şifreli yazıyı çözdüğümü düşünüp hikayeye devam etmesiydi. Yok artık dedim, biraz daha devam ettim. İkinci kişinin çözeceği şifreye geçmeden daha fazla devam edemeyeceğimi, kendi kendimi zorlamanın da bir anlamı olmadığını düşündüm. İşte böyle.. Okuyamadım!

13 Ocak 2014 Pazartesi

Kelebek


Kitabın Yazarı: Kathryn Harvey

Yayınevi: Koridor Yayıncılık

Sayfa sayısı: 582

Nereden kaça aldım?: Arkadaş

Kitapta yer alan kulüp ve buraya gelerek, fantezilerini gerçekleştirerek hayatlarını yoluna koymaya çalışan 3 kadının hikayesi asıl konunun çok küçük bir parçası aslında. Asıl hikaye Rachel'in hayatı. Rachel çok küçük yaşta maruz kaldığı bir çok istenmeyen olay yaşamıştır. Ve son olarak Dany'den intikam almak için kendi kendine söz vermiştir. Bu intikam çerçevesinde olaylar ilerlerken hem Rachel hem de Danny sosyal ve parasal açıdan tanınan kişiler olmuştur. Rachel Danny'i sürekli takip altında tutarak vurucu son için bekleyecektir. Ben severek, heyecanla ve intikam ateşiyle okudum :). Eğlenceli, kurgusu gayet değişik bu kitabı öneririm.

6 Ocak 2014 Pazartesi

Bir Kadının Hikayesi


Kitabın Yazarı: Gökçe Dölek

Yayın evi: ButikYayıncılık

Sayfa sayısı: 277

Nereden kaça aldım?: İdefix

Evli veya bekar tüm kadınların zaman zaman içine düştüğü veya düşebileceği, debelenip duracağı zamanlardaki ruh halini nokta atışlı cümlelerle çok güzel tespit etmiş Gökçe Dölek. 2 günde bitirdiğim kolay okunan, altı çizilecek çok fazla cümle olan güzel bir ilişki kitabıydı. Kitapta başlangıçta başkaları için yaşayan Funda zamanla bunu tersine çevirmeye başararak, kendisini asıl mutlu eden şeyin kendisi için yaşamak olduğunu fark edince zaten rayından çıkan şeyler yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyor. 

" İçinde senin ömrünün olmadığını fark ettiğin bir evlilik, -mış gibi yapmayı çok iyi becerdiğin kaçırılan bir ömürdür aslında." (s.7)

3 Ocak 2014 Cuma

Cadı - Cadı Çarpıyor


Kitabın Yazarı: Hüseyin Rahmi Gürpınar

Yayınevi: Everest Yayınları

Sayfa sayısı: 210 

Nereden kaça aldım?: İdefix

Görenlerin oooo Hüseyin Rahmi mi okuyorsun dediği benim de cevaben "okuyorum ama anlıyor muyum bir sor" dediğim kitaptır kendisi :). Konuyu anlasanız da Osmanlıca ile dolu paragraflar beni benden alıp uykunun büyülü dünyasına götürdü, evet bu 3-4 kere oldu :). Bir ara büyücüler falan toplanmıştı kitapta o esnada geçen konuşmaların önemsiz olduğunu düşünüp :) atlayarak okumuş olabilirim. Konuyu da merak ettiğim için bırakmak da istemedim, azmettim sonuna geldim ama nasıl geldim işte orası yukarıda. Arkasındaki Osmanlıca sözlüğe bakıp hiç aldanmayın, 5 kelimenin birisine rastlarsanız şanslısınız :). Her neyse tüm bu zorluklara rağmen sevdim, kapağını da çok sevmiştim zaten, iyi ki okumuşum diyebilirim. Konusu; Eşi ölen Naşit Nefi Efendi'nin 9. kere evlenmek istemesi, önceki zevcelerinden birinin boğularak öldürülmesi rivayeti üzerine evlendirilmek istenen kişinin efendiyi araştırması ve en son boşandığı zevcesinden olup biteni öğrenmek amaçlı evine gitmesiyle başlar. 8. zevce kitabın büyük bir kısmını anlatır. İlk eşinin öldükten sonra mezarından çıkıp çocuklarına sepet sepet kuruyemiş getirmesi, bilmem kaçıncı zevceyi boğarak öldürmesi, evde bir türlü huzur ve rahat vermemesi gibi bir çok olayı ve sonunda boşandığını anlatmıştır. Fakat sonu çok farklıdır :)

Kitaptan anladığım yegane cümleyi de paylaşmak istiyorum;

"Bu dediklerinizi hiç anlamıyorum efendi..." :)  (s.109)