Sayfalar

18 Ocak 2013 Cuma

Geride Kalanlar




Kitabın Yazarı: Binnaz Öner

Yayınevi: Evrensel Basım Yayın

Sayfa sayısı: 248

Nereden kaça aldım?: Şafak'tan ödünç

Yine sevgili Şafak'ın oku çok acıklı, ağlayacaksın diyerek elime tutuşturduğu bir kitap. Çok acıklıysa almayım desem de aklım da kitapta kaldığından 5 gün içinde okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Tabi bu süreleri bana Şafak veriyor, yoksa benim bitirmem 10 günü bulurdu :). Sağolsun sayesinde çok hızlı kitap okuyorum.

Kitabın konusu her ne kadar gerçekte olanın çok çok az bir kısmını temsil etse de burada anlatılanlar bile neler yaşandığını gözler önüne sermeye yetiyor. 1915 yılında doğu illerinde başlayan zorunlu Ermeni göçü'nden bir kesit anlatılıyor bize. Başta Ermeniler için seferber olan Türk halkı'nın göç başladıktan sonra olanlar karşısında tavırları inanılmaz bir biçimde değişiyor. Olanları okurken kendinizden utanıyorsunuz.. Konu her ne kadar can alıcı olsa da anlatımını çok yavan buldum yazarın. 

11 Ocak 2013 Cuma

Yara İzleri




Kitabın Yazarı: Jorge Franco

Yayınevi: İthaki Yayınları

Sayfa sayısı: 314

Nereden kaça aldım?: Yine ödünç bir kitap

İş yerinden sevgili Şafak'ın okuduğu kitaplara karşı özel bir ilgim var. Kendisi de sağ olsun beni kırmayıp şu tarihe kadar bitireceksin diyerek :) kitabını veriyor. Bu sefer ben de kendisine Rüzgarın Gölgesi isimli kitabımı verdim. Böylece bir kitabı birden fazla kişi okumuş oluyor, çok da iyi oluyor. Gelelim kitaba, 3 kız kardeşin hayattaki şans(sızlık)larıyla dolu enteresan ve acı dolu hikayeleri anlatılıyor. Bu hikayeler "Acılar İcat Eden" Jennifer, "Telefon Bekleyen" Amanda ve "Bir Delilik Yapan" Leticia'nın hikayeleri. Anlatım üslubu çok yalın, akıcı. Zaten bir bakıyorsunuz sayfalar akıp gitmiş. Hayattan yaşadıkları kesitler kronolojik sırada anlatılmıyor. Kitabın son cümlesi çok vurucu :). Ben severek ve ilgiyle okudum. Bir sürü yeri not ettim..

"Herkes uyanacağı anın acısıyla yaşıyordu; çocuklardaki tek fark rol yapmaları gerekmemesiydi." (s.24)

"Biz kadınların tatmin için yaratılmadığını söylemekten utanç duymuyorum; ne tatmin etmek, ne de tatmin olmak." (s.76)

"Seksi aşkın pratiğe geçirilmesi olarak değil de tüm hayvani doğallığında görüyorum. Aşk bir his olarak gücünü kaybediyor ve gerçekte olduğu hali alıyor: Bir heves. Ya da annemin deyişiyle: Yalnızlık önleyici bir tırı vırı." (s.136)

"Milyonlarca kişiyiz ama iletişim kurmuyoruz, ayrıca yalnızlığımızda etiketlenmeyi sevmiyoruz." (s.137)

"Günahlar, sanki birer müjdeymiş gibi, ağızdan ağza yayılıyordu, kötü insan diye bir şey yoktu, yalnızca cesur insanlar vardı; aptallar dışarıda kalıyordu." (s.218)

3 Ocak 2013 Perşembe

Rüzgarın Gölgesi



Kitabın Yazarı: Carlos Ruiz Zafon

Yayınevi: Altın Kitaplar

Sayfa sayısı: 527

Nereden kaça aldım?: Oku&Oku

Kitap ilk satırlarından itibaren sizi içine çekmeyi başarıyor. Roman içinde roman anlatılıyor. Kurgu mükemmel. Türkiye'de tanıtımı çok fazla yapılmadığı için 4. basımda kalmış ne yazık ki. Fermin karakterinin konuşmaları oldukça eğlenceli ve düşündürücü..
Hikayenin konusu şöyle; Daniel 10 yaşındayken babası onu "Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı" adını verdikleri gizemli bir yere götürüyor. Buradan kendisine bir kitap seçmesini ve bu kitabı ömür boyu saklamasını istiyor. Daniel'in seçtiği kitabın ismi "Rüzgarın Gölgesi" yazarı ise Julian Carax. Daniel bu kitabı okumakla kalmıyor, yazarının peşine düşüyor. Yazarın yaşadığı hayatı ve ölümünü araştırmaya başlıyor. Olaylar silsilesi bu şekilde devam ediyor ve sonlanıyor. O kadar çok beğendiğim cümle vardı ki hepsini not edemedim :)

"Kadınlar ve diğer dünyevi sorunlar hakkında büyük olasılıkla senden daha fazlasını biliyorum. Freud'un bizlere söylediği gibi, kadınlar düşündükleri ya da söyledikleri şeylerin tersini isterler, düşünürsen çok da kötü bir şey değil, çünkü erkekler onların tersine açıkça kendi üreme ve sindirim organlarını düşünürler." (s.141)

"Tüm zamanı bir tezgahın ardında geçiren herhangi bir kişinin yapabileceği kadar gülümsedim." :) (s.155)

"Bak, Daniel. Yazgı genellikle yalnızca köşe başında durur. Bir hırsız, bir fahişe ya da bir piyango satıcısı gibi. En genel canlandırma bu üçüdür. Ama yazgının yapmadığı şey ev ziyaretleridir. Onu kendine getirmek için sen gitmelisin." (s.240)

"Eğer herkes birinden canavar olarak bahsediyorsa, ortada iki olasılık vardır; bu adam ya biz azizdir ya da öykünün tamamını anlatmıyorlardır." (s.316)