Nereden kaça aldım?:
Arkadaş
Hakan Günday acımasız sert diliyle yine sizi acı gerçeklerle tokatlaya tokatlaya devam ediyor yoluna. Ancak ben bu hikayesini AZ'a göre "daha" beğendim. :) AZ'daki tesadüfler beni yılmıştı açıkçası. Gündelik hayattan uzak ve uç yaşantıları ele alan bir kitaptı yine. Çok cümle vardı altını çizeceğim, beğendiğim.
"Arkalardan edilen küfürlerden ibaret kalmış intikamlarla dolu bir hava... Biraz da oksijen. Öldürmeyecek kadar. Ölme de bir işe yara, diye... Tabi ki insan hayatı kutsaldı ama sadece herhangi bir işe yaradığı süreze. Dolayısıyla yaradığı işin değeri her neyse, hayatınki de o kadardı. Yani biri çıkıp da o değeri karşılayabilecek olsa, o hayata da gerek kalmaz ve aradan çıkarılabilirdi. Matematikti her şey." (s.91)
"Annelerimiz dünyaya bizimle ateş etmişti. Birer mermi gibi doğmuştuk ve önümüze kim çıkarsa, karnını delmek için depoda uçuşuyorduk. Menzilimiz ömürlerimizdi. Bizim adımız Hikaye'ydi. İki adam ve bir depoyla ilgiliydi." (s.119)
" Her şey hayatın düşmanı! Yediğin, içtiğin, ne bileyim, aldığın her nefes, her şey!" (s.122)
"İtaat, iradesinden vazgeçen için, dünyanın bütün hatalarını yapabilme özgürlüğüydü! İtaat, kişinin, kenid başına işlemeye asla cesaret edemeyeceği suçları gerçekleştirebilmesinin müthiş bir yoluydu." (s.223)
"Ne de olsa, memuriyet bir hayatta kalma sanatıydı. Memurlar, daima hayatta kalacak ve kıyametin resmiyet kazanmasını sağlayacak olanlardı. Yalnız tek sorunları, bütün tırnakları ve ... tutundukları o hayatta ne yapacakları hakkında hiçbir fikirlerinin olmamasıydı. Çünkü henüz konuyla ilgili bir yönetmelik yayımlanmamıştı." (s.256)
"Yurtta ya da okulda tanıdığım bütün insanlarla kurduğum ilişki, bir saat mekanizması içindeki çarkların birbirlerini döndürmek için geçici olarak kenetlenmelerinden ibaretti." (s.267)
"Ankara çoktan uyanmış ve uyandığına çoktan pişman olmuş gibi görünüyordu." (s.275)